1981’den 10 Albüm

Zaman Makinası|

Rachmaninov, “Müzik bir ömür içindir, ama bir ömür müziğe yetmez” der. Bazı albümlerin tarihine bakınca, aradan tam kırk yıl geçmiş olduğuna inanmak güç. Dünya şimdi bambaşka, ama onların yarattığı etki hiç değişmiyor. Onlar zamansız, onlar yaşlanmıyor. Belki bir kırk yıl daha sonra, Rachmaninov’un ne demek istediğini tam anlamıyla anlarız… İşte, bu yıl kırk yaşını kutlayan albümlerden sizin için seçtiğimiz on tanesi.

 Computer World – Kraftwerk

Elektronik müziğin global anlamda yükselişine önderlik eden Alman topluluk Kraftwerk, 1981 yılında yayınladıkları Computer World’ü hem İngilizce hem de Almanca olarak yayınlamıştı. Albüm, müzik eleştirmenlerince 80’lere damga vuran albümlerden biri olarak kabul edildi. Computer World’de yer alan pek çok şarkı daha sonra da pek çok müzisyen ve grup tarafından kullanıldı. Örneğin Coldplay, “Computer Love”ın ana melodisini “Talk” şarkısında kullanmıştı.


Dare
– The Human League

1977’de kurulan İngiliz synth pop ekibi The Human League, üçüncü stüdyo albümleri ve aynı zamanda kariyerlerinin tartışmasız en sağlam albümleri olan Dare’i 1981 yılında kaydetti. Ertesi sene de Brit Ödülü alarak bu başarıyı taçlandırdılar. “Pop esintili avangard elektronik bir sound” olarak tanımlanan Dare, Don’t You Want Me ile büyük bir başarı elde etti. Bu şarkının Steve Barron yönetmenliğindeki klibinin MTV ekranlarına adeta çivilendiğini ve ’80’ler deyince akla gelen ilk şarkılardan olduğunu da not düşelim.


Duran Duran
– Duran Duran

1978 yılında İngiltere Birmingham’da kurulmuş İngiliz New Wave topluluğu olan Duran Duran, “En İyiler” listelerinin vazgeçilmez ekiplerinden. Grubun kendi isimlerini taşıyan ilk albümleri Duran Duran, İngiltere’de muazzam bir başarı elde etti. Özellikle de Galler prensesi Diana, Duran Duran’ın en sevdiği grup olduğunu söyleyince… Duran Duran ilk albümüyle Amerika Birleşik Devletleri’nde iyi bir başarı elde etmese de birkaç yıl sonra Rio’nun yükselişiyle ABD listelerinde de şans elde etmişti.


Faith
The Cure

Robert Smith, Simon Gallup ve Lol Tolhurst’den oluşan The Cure’ün Mike Hedges ile birlikte prodüktör koltuğunda oturduğu Faith albümünü de listemizde mutlaka saymamız gerek. Zira bu albümde Primary gibi Cure’un saklı hazinesi sayılabilecek kudrette iyi şarkılar vardı. Faith albümü, Cure’un karanlık albümler üçlemesinin ikincisiydi. Albümün kapağını da ilerde Cure’un gitaristi olacak Pearl Thompson tasarlamıştı.


For Those About To Rock (We Salute You)
– AC/DC

1980 yılında yayınladıkları Back in Black albümleri gerçek anlamda bir baş yapıttı. Her ne kadar Back in Black kadar olmasa da AC/DC 1981 yılında yayınladıkları For Those About To Rock (We Salute You) albümleriyle de bu başarıyı devam ettirdi. Kaldı ki, çok büyük başarı kazanan albümlerden sonraki ilk kayıt dinleyiciler için biraz sıkıntılı olur, ama AC/DC için böyle olmadı. Albümde Let’s Get It Up gibi güçlü parçalar vardı.

Ghost in the Machine –  The Police

Sting, Andy Summers, Stewart Copeland’dan oluşan The Police, dördüncü stüdyo albümü Ghost in the Machine ile hem İngiltere hem ABD listelerinde iyi bir başarı yakaladı. Every Little Thing She Does Is Magic, Invisible Sun, Spirits in the Material World ve Secret Journey gibi şarkılar bu albümde yer alıyordu. Bu albümle The Police reggae-rock tarzlarını biraz daha pop sularına kırmıştı. Eleştirmenler bu albümün bir başyapıt olmadığını ancak daha sonraki The Police soundu için iyi bir başlangıç olabileceğini söylüyordu, o yıllarda.


High ’N’ Dry
– Def Leppard 

1977 yılında İngiltere’nin Sheffield kentinde New Wave of British Heavy Metal müzik akımının temsilcilerinden biri olarak kurulan Def Leppard’ın 1980 yılındaki ilk albümleri On Through The Night eleştirmenlerce sönük bulunmuş ve bir hayal kırıklığı olarak tanımlanmıştı. Grubun ertesi sene yayınladığı High ‘N’ Dry, yapımcı Robert John ‘Mutt’ Lange ile olan ilişkilerinin başlangıcı oldu. Kararlı ve güçlü bir albüm olan High ‘N’ Dry, grubun daha sonra büyük ticari başarı kazanan 1983 tarihli Pyromania ve 1987 tarihli Hysteria albümlerinin de habercisi oldu.


Juju
– Siouxsie and the Banshees

Post punk ve gotik rock’ın kilometre taşlarından Banshees, dördüncü albümleri olan Juju’da John McGeoch’un gitarını ve davulcu Budgie’nin perküsyonunu öne çıkardı. Albüm İngiltere listelerinde yedinci sıraya yükseldi. Aynı zamanda post punk ekolünün imza albümlerinden biri olarak kabul edildi. Zengin ve karanlık stiliyle Siouxsie de bu albümde vokal kabiliyetini öne çıkardı. Radiohead’in en sevdiği albümlerden biri olarak açıkladığı Juju, aynı zamanda Red Hot Chili Peppers’ın By the Way albümlerine de ilham kaynağı oldu.


Nightclubbing
Grace Jones

Jamaikalı şarkıcı ve söz yazarı, model Grace Jones’un beşinci stüdyo albümü olan Nightclubbing reggae, art pop, dub, synth-pop ve funk’ın başarılı bir bileşkesini sunuyor dinleyiciye. Billboard listelerine de yükseklerden giriş yapan bu albüm, pek çok prestijli müzik mecrası tarafından “ilham verici” olarak kabul edilmişti. Yalnızca albüm değil, Jones’un androjen görüntüsü sonraki yıllarda moda dünyasını da derinden etkileyecekti. Nightclubbing, tüm zamanların en ikonik pop albümlerinden biri olarak bu yıl kırkıncı yaşını kutluyor.


Speak & Spell
–  Depeche Mode

İngiltere listelerine çıkar çıkmaz on numaradan giriş yapmış bir Depeche Mode albümü Speak & Spell. Albümdeki şarkıların çoğunu Vince Clarke kaleme almıştı. Clake daha sonra synth-pop grupları Yazoo ve Erasure’da yer aldı. Speak & Spell içinde Dreaming of Me, New Life, Just Can’t Get Enough gibi Depeche Mode klasikleri yer alıyor. Dönemin müzik dergileri tarafından negatif eleştiriler almış olmasına rağmen Speak & Spell bizi Depeche Mode’la tanıştırması açısından önemli bir yere sahip. Ayrıca bu albüme grup tarihinin nispeten en aydınlık albümü diyebiliriz.

Comments are closed.