1978’den 10 albüm

Zaman Makinası|

1978 punk’tan zirvedeki disko sound’una birçok farklı müzikal tavrı barındıran o özel yıllardan biriydi. Üzerinden kırk yıl geçtiğine inanması güç birçok klasik şarkıyı bize kazandırmış bu yıldan on albüm seçtik.

An American Prayer – Jim Morrison & The Doors

Californialı The Doors grubunun efsanevi solistinin 1971’de yirmi yedi yaşındaki ölümünden yedi yıl sonra çıkan bu albümü sadece “albüm” olarak tanımlamak yetersiz kalır. An American Prayer Morrison’ın zihninde rehberli tura çıkmamızı sağlayan bir araç, bir destan, bir sanat eseri… Şiir, şarkı ve hatta tiyatronun birleştiği bu özel yapıtta Morrison bize Kızılderililer, uçsuz bucaksız Amerika çölleri, eski Babil ve ölüm gibi çeşitli temalardan bahsediyor. Morrison’ın okuduğu şiirlerin üzerine grup üyelerinin müzik yaptığı albümde sanatçıdan pek çok değerli alıntı var. “Ey yüce yaratıcı, bize sanatımızı sergilemek ve hayatımızı mükemmelleştirmek için bir saat daha ver” diyor bir yerde Morrison. O saatin ürünü pekâlâ An American Prayer olabilir.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/12yE1Q5TAg4nh8IqWckVGS?si=xlXwTfyNSyacz8OOCclhGg”/]

Blondes Have More Fun – Rod Stewart

‘70’lerin ilk yarısında Ronnie Wood’la birlikte kurdukları rock grubu The Faces dağıldıktan sonra solo kariyerine geri dönen Rod Stewart’ın 1978 yapımı albümü Blondes Have More Fun’a değinmeden bu yılı geçmek olmaz. Zira bu albüm Da Ya Think I’m Sexy? gibi leziz bir blues rock hitini armağan etmiş müzik tarihine. Birçok çağdaşı gibi disko furyasına kapılsa da Stewart’ın albümünde ayrıca Dirty Weekend gibi saf rock & roll ve Ain’t Love a Bitch gibi soft rock şarkıları da yer alıyor.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/4z7maGZkAonDlXlwo8q69f?si=mbk_htjeS3GAJXWXsDiKCQ”/]

C’est Chic – Chic

Disko furyası demişken Chic’in aynı yıl çıkardığı ikinci albümü C’est Chic’i de analım. Amerikalı R&B grubunun büyük disko hiti Le Freak’i hatırlatmak için “Aaahh… freak out!” demek yeterli. Atlantic Records’un en çok satan single’larının başında gelen şarkı Nile Rodgers ve Bernard Edwards’ın en meşhur ve eğlenceli şarkılarından. Yine de bana göre albümün en keyifli şarkısı, acı-tatlı bir platonik aşk klasiği olan I Want Your Love. Alfa Anderson’ın vokaliyle fondaki yaylılar, piyanolar ve gitar tınılarının uyumu yetmezmiş gibi şarkının bağımlılık yaptıran öğesi ziller de işin içine girince şarkıyı loop’a almaktan başka bir şey gelmiyor elden.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/6HZKlK1mDDBsILMoNNncxL?si=AcpP9BcmTcmf-ctPFUpeKA”/]

Darkness on the Edge of Town – Bruce Spingsteen

Patron” Springsteen’in Born to Run’dan üç yıl sonra piyasaya sürdüğü Darkness on the Edge of Town’ı yıllandıkça güzelleşen bir şarap olarak tanımlamak klişe olsa da yanlış olmaz. Sanatçının romantik ve umut dolu bakış açısından daha realist ve karanlık yerlerde dolaşmaya başladığı hissedilen albümde Badlands ve The Promised Land gibi Bruce Springsteen’in imzası niteliği taşıyan şarkılar bulunuyor. Bu şarkıların hiçbiri listeleri altüst etmiş olmasa da kritikler ve hayranları tarafından en sevilen albümlerden biridir Darkness on the Edge of Town. Pattie Smith’in en popüler şarkılarından Because the Night’ın Springsteen’in bu albüm için yazıp kullanmadığı şarkılarından biri olduğunu da not düşelim.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/0M1YQiRGel1tTMjA3orfRd?si=cuSHNOAfQVCZXwYOpYqLUA”/]

Dire Straits – Dire Straits

İngiliz rock grubu Dire Straits’in aynı isimli ilk albümü, grubun en popüler hitlerinden mükemmel bir pub rock klasiği Sultans of Swing’i barındırması açısından önemli bir yere sahip. Mark Knopfler’ın hem Bob Dylan gibi iyi bir hikâye anlatıcısı olduğunu hem de çok özgün ve başarılı bir gitarist olduğunun en büyük kanıtı da denebilir. Dönemin müzik kritiklerine bakarsanız o günlerde bunun radyoda çalan en iyi şarkılardan biri olduğu konusunda hemfikir olduklarını görebilirsiniz. Albümün geri kalanı da bunun gibi gitarın başrolde olduğu sakin ve cool şarkılarla dolu. Punk ve diskoya çok zıt ama bir o kadar da çekici bir alternatif.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/3LTMnFa0hhwisyq6ILahyj?si=Uz3I4mhjTw2zw2qRtNlqDw”/]

Jazz – Queen

İsmi yanıltmasın, Queen’in 70’lerde ürettiği son albüm Jazz içinde pek çok farklı tavrı barındırıyor. Freddie Mercury’nin Parsi kökenlerine selam çaktığı Mustapha’yla başlayan albümde Fat Bottomed Girls gibi hard rock şarkılarından giriyor, Fun It gibi disco şarkılarına uğrayıp dans ediyor ve Jealousy gibi baladlarda duygulanıyorsunuz. Fakat şüphesiz albümün en güçlü şarkısı insanı her zaman her yerde motive eden Don’t Stop Me Now. Sadece adını duymak bile insana uzayda yıldızların arasında bir roket gemisinde son sürat yolculuk yaptığını hissettiriyor.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/5T8EDUDqKcs6OSOwEsfqG7?si=I7MCEWLWRYOGFunQ8K_33w”/]

Love Bites – Buzzcocks

Punk rock’ın öncü gruplarından İngiliz Buzzcocks’un Manchester müzik sahnesi üzerindeki büyük etkisini borçlu olduğu ikinci uzunçaları Love Bites da kırkıncı yılını dolduran bir başka albüm. Grubun kendini bulduğu Love Bites’ta yer alan 1978 platonik şarkı klasiklerinden Ever Fallen in Love (With Someone You Shouldn’t’ve) Nouvelle Vague’dan Robert Plant’e, Pete Yorn’den Elton John’a pek çok sanatçı tarafından yeniden yorumlanmasıyla bilinse de orijinalinin eline hiçbiri su dökemiyor. Albümdeki diğer parçalar da en az onun kadar eğlenceli ve enerjik.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/5YUJMvTg4AWHKjqQidTsGK?si=cOvLcZpXScacC8uHGWAQXQ”/]

Outlandos d’Amour – The Police

Bir başka ilk albüm de İngiliz grup The Police’ten gelmişti 1978 yılında. Grubun punk, reggae ve pop öğelerini harmanlayarak yarattığı kendilerine özgü sound’unu tüm dünyaya tanıttığı Outlandos d’Amour, grubun en başarılı ve akılda kalıcı şarkılarından Roxanne’in de içinde bulunduğu albüm. Bir adamın bir hayat kadınına olan aşkını anlatan şarkı yıllar sonra Moulin Rouge filmindeki efsane tango versiyonuyla da yeni bir jenerasyona kendini tanıtmıştı. The Police’in albümünde ayrıca başka bir hit Can’t Stand Losing You ve Sting’in, Bob Marley’in No Woman No Cry’ından fazlasıyla esinlendiğini itiraf ettiği So Lonely de yer alıyordu.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/3FmAUR4SPWa3P1KyDf21Fu?si=lsRbffT2TuWFwCCM5kKyxw”/]

Paralell Lines – Blondie

Amerikan new wave ve punk sahnesinin lider gruplarından Blondie’yi popülerleştiren albüm Paralell Lines yılın en ilham verici albümlerinden biriydi. New Yorklu grup bir yandan One Way or Another gibi agresif bir punk rock şarkısıyla deliliğin uçlarında gezerken Heart of Glass ile çok güzel disko müziği yaptığını da kanıtlıyordu. Grubun uluslararası başarısı tam da böyle farklı türleri özgün ve dengeli bir biçimde yorumlayarak kaliteli bir pop müzik yaratmalarından geliyordu.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/4cQJ27R11K634x5qCOwKW5?si=oE3GlxNeTvqqUkbvC8lnPA”/]

Some Girls – The Rolling Stones

Üzerinde hiç güneş batmayan ülke” İngiltere’nin, kuruluşundan elli altı sene sonra bile üzerinde güneş batmayan biricik rock grubu The Rolling Stones’un geri dönüş albümüydü 1978 çıkışlı Some Girls. ‘60’lar rock & roll’u yerine punk rock ve disco müziğinin popüler olduğu günlerde grup New York’tan ilham alarak ve kendi soundunu koruyarak pek çok tarzı harmanladığı başarılı bir albüm kaydetti. Her ne kadar albümün yıldızı disko klasiği Miss You olsa da grubun Amerikan country müziği sularında yüzdüğü huzur verici Far Away Eyes da albümün saklı hazinelerinden biri olarak gözden kaçmamalı.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/3aneA0nFRgJdoVKA34LVWk?si=SUkOrdWSQZ6wcU1-3s97qw”/]

Comments are closed.