Arctic Monkeys – Tranquility Base Hotel & Casino

Albüm Kritik|

Son albümleri AM ile ortalığı kasıp kavurduktan iki yıl sonra 2015’te Arctic Monkeys’den ses çıkmayınca hayal kırıklığına uğramıştık. O zamana kadar her iki yılda bir yeni bir uzunçalar çıkaran İngiliz grubun ayrılacağına dair dedikodular çıksa da işte 2018’de altıncı LP’leri Tranquility Base Hotel & Casino’yla karşımızdalar.

Tranquility Base Hotel & Casino’da aynı adlı otelin barında martinimizi yudumlayıp piyano başındaki Alex’in hayalindeki yakın geleceği dinliyoruz. Tam on üç yıl önce ilk albümde grupla birlikte hoplayıp zıplayan hayranların büyüyüp geldiği noktayı sembolize ediyor adeta bu albüm. Arctic Monkeys’in diğer albümlerinin aksine ilk dinleyişte değil; ikinci, üçüncü hatta dördüncü dinleyişte kendini sevdiriyor. Alex Turner’ın etkisi çok bariz. Artık gitarın ona ilham vermediğini söylüyor ve menajerinin ona otuzuncu yaş gününde hediye aldığı Steinway Vertegrand piyanosuna kendini kaptırıp bu şarkıları yazıyor. Bu yüzden hâlâ rock & roll tınıları duyulsa da çok daha sakin, piyano ağırlıklı ve birbiriyle iç içe geçen şarkılarla karşı karşıyayız. Turner’ın her albümle daha da gelişen ve yaratıcılık seviyesini zorlayan söz yazarlığının ürünleri bilim kurgu, sosyal medya, hatta ince ince politikadan ilham alan bu konsept albümde hayat buluyor. Zira kendisi bize albümün en öne çıkan şarkısı Four Out of Five’ta Ay’da açtığı taco restoranını anlatıyor, The World’s First Ever Monster Truck Front Flip adlı bir viral videonun başlığını aynen alıp bir şarkısına adını veriyor ve “veri depolamasının egzotik sesi” gibi tanımlamalar yapıyor. Albüm boyunca müzik ve sözlerin ilham perileri arasında David Bowie, Leonard Cohen, Nick Cave ve Pet Sounds dönemi The Beach Boys olduğu hissediliyor. Fakat itiraf ediyorum, Suck It and See’nin daha hareketli ama bir o kadar “dreamy” pop-rock şarkılarını özlemiyor değilim. Yine de klişe olsa da bu albümü grubun olgunluk albümü olarak kabul edip sundukları sounda ve atmosfere kulak vermek gerek. Grubun birçok çağdaşı gibi dans müziğine kaymayıp piyano ağırlıklı ve daha ağır, karanlık ve fütüristik bir albümle karşımıza çıkması oldukça cesur bir hareket. Bir sonraki adımlarını merak ettiriyor. Daha da fazlası kıyaslama yapmak için eski albümlerine geri döndürüyor ve Arctic Monkeys’in kendini yenileyen tarzına bir kez daha hayran bıraktırıyor.

Comments are closed.