“Köklerimizde Anadolu var”

Röportaj|

Memleket sahnesinin köklü ekiplerinden Baba Zula, geçen yıl yayımladığı yeni albümüyle tekrar o güzel selamını hatırlattı. Cümledeki geçmiş zaman yönü yanıltmasın, henüz yeni bu şarkılar. Biz de tüm bu süreci ilk ağızdan öğrenmek istedik. Ekipten Levent Akman hattın diğer ucundaydı. 

-Yeni albüm bir süredir yayımda. Nasıl geri dönüşler aldınız?

Çok güzel geri dönüşler aldık. Özellikle bu yeni albümümüzün daha çok sözlü olması ilgi çekti. Ayrıca dokuzluk parçaların da çoğunlukta olması insanların kanını kaynatmış gibi gözüküyor. Neredeyse yirmi yıllık hayalimiz olan plak da bu albüm ile gerçekleşti. Ayrıca albümün kapak tasarımı da kendinden oldukça söz ettiriyor. 

-Japonya’daki liste başarısının ardından memlekette yayımlanmıştı 34 Oto Sanayi. Neler yaşandı Japonya’da?

34-oto-sanay'Japonya’ya ilk olarak 2006 yılında Fatih Akın’ın filmi “Crossing the Bridge” filminin ilk gösterimi için gitmiştik. Orada Tokyo’nun Taksim’i sayılabilecek bir semt olan Shibuya’da tek konser verip hemen geri dönmüştük. Konser çok başarılı geçmişti ve bizler de Japonya’ya ve Japon insanına aşık olmuştuk. Daha sonra uzun bir aradan sonra 2013’te ufak bir turne için tekrar gittik. 2014 yılında ise altı konserlik bir turne ile kuzeyinden güneyine Akahishawa, Tokyo, Nagoya, Hiroşima ve Osaka’da konserler verdik.

 -Japonya bağlantısı yeni değil o halde.

Hayır, değil. Dediğim gibi daha önce birçok defa uğradık o civarlara. Önceki soruna yanıt vereyim: Evet, 34 Oto Sanayi albümü dünyada ilk olarak Japonya’da yayımlandı ve evet, en çok satanlar listesine girmeyi başardı.

 -Bir de “neler yaşandı” diye ek sorum vardı.

Konserlerden söz edebilirim mesela. Japonya’da konser vermek hem teknik olarak hem de seyirciler ile iletişim bakımından başlı başına büyük bir tecrübe. En kısa süren soundcheck’lerimiz Japonya’da gerçekleşiyor, çünkü konser mekanları hem teknik alet hem de teknisyen açısından en üst düzeyde. Ayrıca standartlar yerine oturmuş. Örneğin her mekanın boyutu ne olursa olsun üçte biri sahneye ayrılmış durumda. Kadın seyircilerimiz çoğunukta. Konser dışında workshoplar da yaptık ve bu sayede dinleyicilerimiz ile daha yakın ve sıcak bir ilişki kurma şansına sahip olduk. Japon toplumu çok okuyan ve çok araştıran bir toplum. Onun için özgünlüğe ve dürüstlüğe önem veriyor. Bu nedenlerden dolayı Japonya’da başarılı olduğumuzu düşünüyorum.      

-Hazırlık aşamasına dönelim derim. Albümün kayıt dönemi nasıl ilerledi?

Albümün kayıt dönemi tam da Gezi sonrasına denk geldi. Onun için çok heyecanlı ve duygu dolu anlar yaşadık kayıt esnasında. Murat Ertel’in getirdiği birçok şarkı sözü bizleri çok etkiledi ve hırsımızı bileyledi. Aslında BaBa ZuLa’nın zulasında daima bir takım parçalar hazır ve nazırdır. Bu kayıt döneminde onları bu sözlerle harmanlamak ise ayrı bir zevk idi.

-Sound Babazula külliyatı için belirleyicidir. Bu albüm sarfettiği sözlerle de büyük adımlar atıyor. Ne dersin?

Evet. Bu zamana kadar bayağı bir dolmuşuz ki bu kadar söz çıktı ortaya. Özellikle son 10 – 15 yıldır birikenleri bir anda salıverdik ortaya ve yalnız olmadığımızı gördük. Bizim “Aşıkların Sözü Kalır” diye bir parçamız var. Bunun ne kadar doğru bir laf olduğunu zaman gösterecektir diye düşünmekteyiz.

-Son zamanlardaki toplumsal hareketlenmelere vurgu yapıyorsunuz. İlk sıradaki İtaat Etme örneğin. “İtaat Etmem. Hayal ettiğim dünyadan asla vazgeçmem.” diyor şarkı. Hangi dünyanın hayali bu bahsettiğiniz?

Öncelikle Başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Biz şu anda içinde yaşadığımız dünya düzeninden memnun değiliz. Kadınların daha ön planda olduğu hatta kadınların yönetimde olduğu bir dünyayı hayal ediyoruz. Gelir dağılımının eşit olduğu, herkesin “hastalanınca ne olacağım” demediği, öğretimde fırsat eşitliğinin olduğu, sinemaların, tiyatroların, kütüphanelerin dolup taştığı, metroda ya da otobüste kitap okuyanların çoğunlukta olduğu, yaya geçidinde yayaların araçlara değil araçların yayalara yol verdiği, savaşların, açlığın olmadığı bir dünyanın hayalini kuruyoruz.

-Gezi önemli bir kırılma şüphesiz. Tüm o sürecin Baba Zula şarkılarına ne gibi etkileri oldu? Soruyu biraz daha genellemek gerekirse, sizce memlekete nasıl bir miras bıraktı Gezi?

Gezi’nin en önemli mirası, barışçı protestoların da başarılı olabileceği ve protesto etmenin korkulacak birşey olmayıp, demokratik bir hak olduğunun toplum tarafından yaşanarak anlaşılması oldu bana kalırsa. Gezi süreci öncesi birçok insan toplum içinde ne kadar yalnız ve çaresiz olduğunu düşünüp umutsuzluğa kapılmıştı, fakat Gezi sürecinde aslında kendisi gibi ne kadar çok insan olduğunu gördü kişiler. Gerçek destanı kimin yazdığı bundan elli altmış sene sonra çok daha iyi anlaşılacaktır.

-Geçen ay konser için şehre geldiklerinde görüştüğüm Efterklang üyeleri Türkiye’den Baba Zula’yı takip ettiklerini “Çünkü onlarda bu toprakların izi var” diyerek açıklamışlardı. Anadolu, Baba Zula müziğinin neresinde?

Köklerinde. 1996 yılında kurulduğumuzdan beri daima kendi bestelerimizi çaldık. Cover tabir edilen başka grupların bestelerini çalma yoluna sapmadık. Anadolu coğrafi çeşitliliğini müziğine de yansıtan bir diyar. Her köşesinde ayrı bir müzik, ayrı bir müzisyen dahi var, fakat kadri bilinmiyor. İçinde yaşayanlar kendi müziklerinden ve kültürlerinden utanıyorlar. Bizler BaBa ZuLa grubu olarak tam tersi bir düşünce içinde olarak yaşadığımız coğrafyanın müziklerinden kültürlerinden korkmadık, utanmadık. Yaptığımız müziklere onları ekledik ama bire bir aynısını da kopyalamadık. Müzikte bir gelişme olması için eski üstatların eserlerini birebir yorumlamak yerine kendi bestelerimiz ile günümüz elektronik aletlerinden ve elektrikten yararlanarak eski üstatlara bir selam göndermeyi daha uygun gördük. 

-Soundtrack projelerinin kariyerinizde önemli bir yeri olduğu muhakkak. Sizce beyaz perde ve müzik arasında nasıl bir bağ var?  

BaBa ZuLa’nın kuruluşu 1996 yılında Tabutta Rövaşata filminin orijinal müziklerine dayandığı için beyaz perde yavuklumuzdur. 1917 yılında istanbul’da çekilmiş en eski sessiz film olan Enis Andjelis Doğunun Gülü filmine canlı müzik yapıyoruz. Bu filmle yurtiçi ve yurtdışında birçok film festivaline katıldık. Ayrıca birçok film festivalinin açılış ve kapanışlarında konuk grup olarak çalıyoruz.  

 -Son soru: Konserler son hız devam ediyor sanırım. Peki, yakın zamandaki planlarınız neler?

Ankara, Konya ve İstanbul’da konserlerimiz olacak. Nisan’da Selanik ve Viyana, Mayıs ayında Fransa, Haziran ayında ise Kazakistan’da Spirit of Tengri Festival’inde çalacağız. Eylül ayında bir Avrupa turnesi, 2016 yılında ise bir Dünya Turnesi planlıyoruz.

Comments are closed.