Beck – Colors

Albüm Kritik|

Yirmi yılı aşkın süredir hayatımızda olan Los Angeleslı müzisyen Beck’i alt. rock, hip-hop, country, funk ve psychedelic müziği harmanladığı kendine özgü sounduyla tanıyoruz. Yeni uzunçaları Colors’da ise sanatçının en pop albümüyle karşı karşıyayız.

Beck ’90’ların başında gerçek anlamıyla “indie” bir müzisyenken dönemin en popüler sanatçılarından biri oldu. Büyük plak şirketleriyle çalışmaya, Grammy ödülleri kazanmaya ve şarkıları konsol oyunlarında kullanılmaya başladı. Popüler olmak elbette kötü bir şey değil. İyi müziğin popüler olması da hiç beklenmedik bir şey değil. Fakat müzikte popülerlik kavramını sorgularken dönemin koşullarını da göz önünde bulundurmak gerek. Beck’in zamanında “Radiohead’in altıncı elemanı” olarak tanımlanan yapımcı Nigel Godrich ile üzerinde çalıştığı hip-hop ve anti-folk etkili şarkılarının popüler olması kaçınılmazdı. Zira dinleyicinin kulağına yeni, ilginç ve taze gelmişti. Günümüzde en çok dinlenen şarkıcıların son albümlerini kıyasladığımızdaysa çoğunun birbirine benzediğini görüyoruz. Bu durum özellikle Justin Timberlake, Coldplay ve Maroon 5 gibi 2000’lerin başında kendilerine özgü müzik tavırlarıyla dikkat çeken müzisyenlerin popülerliğin doruk noktasına ulaşınca yaratıcılıklarının tıkanıp tıkanmadığını sorgulatıyor. Üzerinde çok fazla oynandığı için kulağa yapay gelen müzik öğeleri ve üzerlerine yazılmış hafif sözleriyle bu şarkılar dans ettirme isteği uyandırsa da beklentinin altında kalabiliyor. Colors da böyle şarkılar barındırdığı hâlde tam anlamıyla bir hayal kırıklığı değil. Bu albümle ne retro, ne de modern bir sound yaratmaya çalıştığını açıklayan Beck yapımcı Greg Kurstin’den destek almış. Kurstin’in Adele, Sia, Lana Del Rey ve Lily Allen gibi günümüz pop müziğinin devleriyle çalıştığını göz önünde bulundurduğumuzda Colors’ın neden Beck’in en pop albümü olduğunu anlamak zor olmayacaktır. Sanatçının bir önceki uzunçaları Morning Phase’in melankolik ve akustik havasının tam tersini yarattığı yeni albümü eğlenceli ve hoş tınılar barındırıyor. Modern bir ’80’ler şarkısı Seventh Heaven ve flüt solosuyla dikkat çeken albümle aynı adlı Colors öne çıksa da benim favorim kesinlikle Dear Life. The Beatles’ın The White Album’ünden fırlamış bir McCartney bestesi gibi neşeli piyano notalarına, leziz elektrogitar tınılarına ve pozitif enerjiye sahip şarkı gerçekten etkileyici. Albümün geri kalanındaki şarkılar da Dear Life’ın saf sounduna ve melodik yapısına sahip olsaydı Colors dinleyiciyi tümüyle içine çeken bir ruhu yakalayabilirdi.

Comments are closed.