“Bu benim varoluş çabam”

Röportaj|

Bir albümü dinleyerek bir insanı tanıyabilir misiniz? Muhtemelen hayır, ancak Cihangir Aslan’ın ilk albümü Roots’u dinlediğinizde cevabınız muhtemelen değişecektir. Çünkü Roots genç müzisyenin yukarıda tek bir cümleyle başarılı bir şekilde özetlediği gibi hem bir varoluş çabası hem de kulağındaki birçok tınıyı, geçirdiği dönemlteri yansıttığı bir yol haritası, geçmişinden bugüne uzanan doyumsuz bir yolculuk. Biz de prodüktörlük, aranjörlük gibi birçok yeteneği bünyesinde barındıran müzisyenle bir Pazar günü bir araya geliyor, albümün hikayesinden, sanatçının dününe ve bugününe uzanan tatlı bir sohbet gerçekleştiriyoruz. (Röportaj: Nazan Elverişli)

Müzik yapmaya ne zaman ve nasıl başladın? Türkiye gibi müzik yapmanın kolay ancak müzikten para kazanmanın zor olduğu bir ülkede, hayatını tamamen müzikten kazanmayı neden tercih ettin?

Müziğe elektrik gitar çalarak başladım. Çok farklı tarzlarda gitar müziği gruplarında yer aldım. Uzun bir süre bu şekilde devam ettim müzik yapmaya, Adana’da okuduğum üniversiteyi bırakıp İstanbul’a geldim daha sonra. Müziğe burada da devam ettim. O dönem, Klost adında bir grup rock grubumuz vardı. Bir albüm de yaptık grupla, albüm yayımlanmadan grup dağıldı fakat prodüktör yılmadı ve albümü yayımladı sonrasında. Galatasaray ITM Ses Mühendisliği Bölümü’nü kazandım. Kendimi teknik anlamda geliştirdiğim iki sene geçirdim bu bölümde. Elektronik müziğe de ilgim hep vardı ama bireysel olarak. O dönem Radiohead’in de biraz etkisi vardı üzerimde. Sonraki dönemlerde de bireysel soundumu dizayn etmekle uğraştım. Dünyadaki müzikal gidişatın, yani bilgisayarla müzik yapmanın da bu durum üzerinde etkisi olduğunu düşünüyorum. Türkiye gibi ülkelerde, hayatını sadece müzikten para kazanarak sürdürme kısmının zorluğunu ise görmezden geliyorum. Bu, müzikle yaşama isteğiyle alakalı bir tutku. Her neyle ilgileniyor olursam olayım yine de müzik yapmak isterdim. Müzikle var olmak istiyorum çünkü.

Bir süredir piyasadasın aslında ancak sahne önünde değil de arkasında olmayı tercih ettin; albüm yapmak ne zamandan beri aklındaydı, neyi bekledin?

Kendi müziğimle var olma isteğim çocukluktan beri aklımda olan bir hayaldi aslında. Birçok şeyi dinliyoruz, birçok şeyden etkileniyoruz, müzikal yolculuğumuz yönlendiren bir sürü tını var… Biraz önce bahsettiğim rock grubumla bir albüm çıkartmıştık ancak dağılmadan ve hayatsal kaygılardan ötürü müziğin daha farklı pozisyonlarında, birçok farklı projede yer almakla ilgili bir yol çizdim kendime. Bu yolda kendimi solo projelerimle ilgili sürekli bir erteleme halinde buldum. Bu durum değişmeye başladığında projeler de final olmaya başladı.

Kendi aramızda konuştuğumuzda nasıl bir albüm yapacağın hep bir merak unsuruydu.  Akın Sevgör dışında çalıştığın isimler, Pamela gibi genellikle ana akımdandı ancak sen etnik ve techno gibi türleri harmanladığın Roots ile sağ gösterip sol vurdun biraz.

Bu durum beni mutlu ediyor açıkçası. Albümde etnik tınıları kullanmamdaki sebep, müziğimin çıktığı toprakları belli etmekti aslında. Çok küçük dokunuşlarla, müziğimin kaynağını göstermek istedim insanlara. Son dönemde sevdiğim ve etkilendiğim şeyler var albümde. Techno dinlemeyi seviyorum, onun müziğimde yorumlanmış hali belki ana akıma yakın bir şeyler çağrıştırabilir insanlara; dinleyip etkilendiğim başka tınılar da var, onlar da daha bağımsız tarafa göz kırpabilir… Bir de her şeyden koptuğum bir dönem var bu üretim sürecinde çünkü sound’u oturtmakla alakalı bir dönem geçiriyorsunuz ve üretim esnasında böyle bir döneme de ihtiyacınız var. Roots da böyle bir süreçten geçti kısacası. Albüme ismini de Akın Sevgör verdi bu arada. Onunla üç şarkıda çalıştık bu albümde. Co- producer olarak müthiş bir destek verdi bana. Çok tıkandığım bir dönemde geldi ve sihirli bir değnekle o tıkanıklığı çözüp gitti diyebilirim. ( Gülüyor) Kökler temasına dönecek olursak da, yani o tema albümün tamamında var. Kulağımdaki birçok tınının, geçirdiğim dönemlerin bir yansımasıydı Roots.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/album/4kG5d34ahejYqtUechCGeT”/]

Roots, köklere ve öze dönüş kavramlarına gönderme yapan bir albüm. Öze dönme kavramını  techno gibi sentetik bir sound ile anlatmayı neden tercih ettin peki?

Bu albüme techno albümü diyemeyiz aslında. Elektronik müzik albümü diyebiliriz. Bazı bölümler açısından farklı yorumlarda bu tarzdan beslendiğimi söyleyebilirim sadece. Öz kavramı ise kendi yaşanmışlığımla alakalıydı. Parçalarla diyalog kuruyordum diyelim. Bu benim açımda oldukça güzel bir tecrübe oldu bu arada. İlk solo albümümdü, bir şeyler yapmak istiyordum, tek başınaydım, kafamın içinde bir kompozisyon ve yılların getirdiği bir şeyler de vardı. Öz kavramı da benimle alakalı bir kavramdı, müzik türlerinden bağımsızdı yani. Yaptığım müzikte bir sınır görmek istemiyorum. O yüzden de yaptığım müziği anlatırken janr’lara pek takılmıyorum.

 “Temalı techno” albümü demişsin Roots için, temalı bir techno albümü hangi noktalarda diğer techno albümlerinden ayrılıyor?

Aslında Roots için minimal techno tınıları da taşıyan elektronik müzik albümü demek daha doğru olur. Tamamen bir techno albümüdür diyemeyiz sanırım. Ama bir elektronik müzik kompozisyonudur diyebilirsiniz rahatlıkla.

Bundan sonraki albümler ya da EP’ler de yine bir tema üzerinden ilerler mi peki?

Ben ilk albümüm diye öz kavramını işledim aslında. Bundan sonraki albümlerimde de öz, öz, öz diye insanları canından bezdirmeyeceğim. (Gülüyor) Kendi üretim halimi ve fikirlerimi işleyeceğim albümlerimde. Sonraki albümler ya da EP’ler için işi biraz akışına bırakacağım. Bu öz kavramı da albüm yayınlanmadan önce, kulağına çok güvendiğim insanlarla konuştuğumuzda çıktı ortaya. Ben zaten yapı gereği kolektif çalışmayı seviyorum. Öz kavramı beni yakından tanıyan insanlarla birlikte ortaya çıkarttığımız bir durumdu. Bir sonraki albüm daha farklı fikirsel bir yolculuğa evrilecektir.

Albüm kapağının tasarımı Akın Sevgör’ün Routine çalışmasını da tasarlayan Ethem Cem’in elinden çıkma. Akın Sevgör’le kıyaslanmak konusunda çekincelerin var mı? Akın’la da bir süredir birlikte çalışıyorsunuz, onunla birlikte çalışmanın sounduna etkisi oldu mu hiç?

Subroomer Records’tan yayınladığımız ilk projeydi Routine EP. Ethem Cem, benim eski bir dostum ve işlerine hayran olduğum bir görsel sanatçıdır bu arada. Görsel tasarımlarla ilgili ilk başvurduğumuz kişidir de diyebilirim. Bu yüzden Routine’in kapağını da Ethem tasarlasın istiyordum. Bu iki güzel insanı bir araya getirmek kalmıştı geriye, Routine’de yolları kesişti. Kendi albümüme dönecek olursam; Ethem beni çok iyi tanıyordu, albüm kapağı için dairesel formlar düşünüyorum dedim sadece. Sonra ortaya bu görsel çıktı. Kıyaslanmak konusunda çekincelerim yok açıkçası. Böyle bir durum varsa gurur duyarım (Gülüyor). Akın’ın müziğini ve yaptığı işleri çok beğeniyorum. Kompozisyon anlamında benim için iyi bir rehber, albümde Sudden Decisions,  Internal ve Ritüel’de co-producer olarak destek vermiş değerli bir dostumdur.

Albümde Ezgi’nin Günlüğü’nden Hüsnü Arkan’la bir araya gelmişsiniz. Sonraki işlerinde yine çalıştığın isimlere yer vermek gibi planların var mı?

Hüsnü ağabey bu albümün sürprizi oldu benim için de. Yine böyle bir durumla karşılaşırsam neden olmasın. Hüsnü ağabey ile uzun süredir birlikte çalışıyoruz. Onun sahnesi ve üretim süreçleri bana çok şey katmıştır… Nar’ın hikayesine gelirsek; biz ekip olarak birlikte bir on günlüğüne Foça’ya gitmiştik. Kolektif halde üretim yaptığımız bir dönemdeyiz o ara. Ben bir yandan da kendi albümümü yapıyorum işte. Bir gün çalışmaya ara verdik, o sırada Hüsnü ağabey yanıma gelip, senin şarkılardan çalsana bir tane dedi. Emin misin, dedim. Çok yenilikçi ve meraklı bir insandır Hüsnü Arkan. Neyse işte, birkaç şarkı paylaştım, çok beğendi, dikkatini de ilk şu kompozisyon meselesi çekti hatta. Nar’ı dinledikten sonra, bu şarkıyı bana versene, üzerine söz yazacağım dedi. Şaşırdım. Ben hiç söz düşünmüyordum albümde. Bütün bir gece uyumamış, şarkıyı sürekli dinlediğini de duyuyorum bu arada. Sabah kaldırdı beni, şarkıyı yazdım dedi ve söyledikten sonra kendimi ve albümü tamamlanmış hissettim. Albüm o gün bitti diyebilirim hatta.

Parçası olduğun Subroomer Records’tan da bahsedelim biraz. Ne tarz müziklerle kucaklaşıyorsunuz, belli çizgileriniz var mı?

Elektronik müzik yayını yapan bir halk şirketiyiz. Bir sürü insanın projesine elimden geldiğince destek veriyorum, ürettiği şeyleri yayına hazırlamak konusunda yardımcı oluyorum. Albüm yeni çıktı, demlenme süresinde de şirketten isimlerle proje oluşturuyoruz, bir şeyler üretiyoruz. Biz tını kovalıyoruz. Kendine has bir tını yaratabilen insanlara kapımız sonuna kadar açık.

Gelecek planların neler? En yakın zamanda seni nerelerde izleyebileceğiz?

Daha çok üretim halinde olmak istiyorum çünkü müzikal kimliğimin oturduğu çok verimli dönemdeyim. Solo performanslarıma yeni başladım diyebilirim. Bir kaç yerde sahne aldım. Bunlardan en heyecanlısı Sonar İstanbul’daki Synthesis performansıydı. Yakın zamanda performanslar olacak buna özel olarak hazırlandığım bir dönemdeyim. Tarihler netleşmediği için bir şey diyemiyorum.

_
Fotoğraflar: Nisan Berkol

Comments are closed.