“Bu muhteşem bir şey”

Röportaj|

Tim Burgess… 1990’lı yılların ilk çeyreğinde Britanya içerisinde yaşayan genç jenerasyon britpop adında bir müzik tavrını zirveye çıkardığında o bir avuç genç müzisyenden biriydi o. The Charlatans’ın vokalistiydi. Tıpkı Oasis gibi, Blur gibi, The Stone Roses gibi, Pulp gibi kendi döneminin sembollerinden olmuştu The Charlatans. Yayımladığı şarkılar ve albümlerle binlerce insana dokunmayı başarmış bir ekipten söz ediyoruz.

Tim Burgess ilerleyen dönemde The Charlatans’ı diğer üyeler gibi ayakta tutmaya devam etti. Milenyuma ve sonraki yıllara kadar birlikte kalmayı başardılar. Binlerce defa sahneye çıktılar. Bunlardan birinde de İstanbul’a uğradılar. The Charlatans ve Tim Burgess bir bütün olarak uzun yıllar aynı vücudu temsil eden iki beyin oldu. Her başarılı frontman gibi o da grubunu sembolleştirmeyi bildi.

Onun solo kariyer çizgisinde de sağlam adımlarla ilerlediğini belirtmemiz gerekiyor. Hatta son olarak geride kalan ay I Love the New Sky isimli bir albüm çıkardı ve sevenlerini selamladı. Peki hepsi bu mu? Elbette hayır. Tim Burgess ek olarak bir yazar ve bir Twitter fenomeni. Evet yanlış duymadınız. Bir Twitter fenomeni. COVID-19 salgını sürecinde tüm dünya eve kapanınca Tim bir albüm dinleme partisi başlattı. Dünya ve İngiltere sahnesinden müzisyenlerin / grupların albümlerini belli bir saatte twitter hesabından takipçileriyle birlikte dinledi ve yorumladı. Bu açık alan buluşması yoğun bir karşılık alınca zincire yeni halkalar eklendi ve bu süreç geride kalan iki ay boyunca devam etti.

Biz de uzun süredir röportaj planımızda yer alan majör ismi bu yeni başlattığı ve anbean genişlettiği albüm dinleme partisi sürecinde karşımıza alıp merak ettiklerimizi sorduk. Skype aracılığyla gerçekleşen röportaj boyunca ’90’ların gücüne, solo albümlere, İstanbul’a ve elbette bu yeni Twitter macerasına değindik.

Merhaba Tim. Nasılsın?

İyiyim. Oldukça iyi olmaya çalışıyorum. Sen nasılsın?

Bizim burada bir eski bir söz vardır. “Seni gördüm daha iyi oldum” diye. Zira lütfen belirtmeme izin ver, senin büyük hayranınım.

Ah öyle mi? Ne mutlu bana. (Gülüyor) 

Kesinlikle öyle.

Bu arada yeni albümümü dinledin mi? Umarım beğenmişsindir.

İyi bir solo albüm. Birkaç tur dinledim. Şu dönemde senden yeni şeyler duymak iyi geldi.

Teşekkürler. Bunları duymak güzel. 

İzolasyon süreci nasıl gidiyor senin için Tim? Neler yapıyorsun?

Küçük bir kasabadayım. Doğanın içinde olduğumu söyleyebilirim. Sana da göstermek isterim. (Kamerayı pencereye doğru çeviriyor. Dışarıda güneş batmak üzere. Tek katlı / iki katlı İngiliz stili köy evleri, otlanan hayvanlar, sık ve büyük ağaçlar ile uzakta bir insan silüeti görüyorum) 

Harika bir manzara.

Evet harika görünüyor değil mi? Oldukça güzel. Gerçekten. Buralarda neredeyse hiç kimse yok. Bazen dışarı çıkıyorum. Sakinliğin ve güzel havanın tadını çıkarıyorum. Öte yandan elbette bu izolasyon süreci zor bir dönem. Hepimiz için. Tüm insanlık için. Sonucunda en iyisini umalım diyorum.

Direkt en güncel konuya gelmek istiyorum. Bir dinleme partisi serisi başlattın Twitter’dan. Sadece İngiltere merkezinde değil, tüm dünyada oldukça ilgi gördü. Böyle bir seri fikrine nasıl ulaştın?

Birkaç yıl önce aklıma geldi. The Charlatans’ın albümünün dinleme partisinde. Dünya genelindeki tüm hayranlarımız bize katılmışlardı ve biz de albüm ve şarkılar hakkında fikirlerimizi paylaşmıştık. Müthiş bir buluşma ve birleşimdi o. Şimdi karantina altındayken de öyle bir şey yapılabilir diye düşündüm. Ardından harekete geçtim ve her akşam insanların heyecanla bu partiyi beklediklerine şahit oldum. Ride, Franz Ferdinand, Oasis, Blur ve daha birçok grubun şarkılarına, grupların hayranlarıyla birlikte tanık olduğumuz bir süreç de oldu. Parti genişliyor ve genişledikçe de farklı müzisyen ve grupların hayranları partiye dahil oluyor. (Tam bu anda arkamdaki plak rafını görüyor) Harika albümlerin var adamım. Tebrikler.

Nevermind’ı görüyorsun sanırım. Paul McCartney’nin yeni albümü Egypt Station burada. Yan tarafta ise The Charlatans’ın ilk albümü var. O görünmüyor şu an ama. (Gülüşmeler)

Güzel arşiv. Plak başka.

Guardian’a verdiğin röportajda Twitter’daki dinleme partilerinin bir nevi konser etkisi yarattığını söylüyorsun. Biraz açar mısın?

Şöyle detaylandırayım: Bu bir beklenti de yaratıyor başlarken ya da gerçekleşirken. Bir konser düşün sahneye çıkıyorsun ve başlangıç anında bir sessizlik oluyor. Sonra herkes seninle o şarkıya eşlik ediyor. Twitter’daki dinleme partilerinde de buna benzer bir an yaşıyorum.

 

İlk tweeti atıyorum ve bir bekleme anı yaşanıyor. Sessiz. Ardından onlarca, yüzlerce insandan mesajlar ve yorumlar geliyor. Konser başlıyor. Üstelik katılımcılar tek bir mekanda da değiller. Dünyanın herhangi bir yerinde olup bu konsere dahil olabiliyorlar. Bu muhteşem bir şey.

 

Bu etki albümün tamamı bittikten sonra da devam ediyor. Yorumlar geliyor, mesajlar geliyor, sorular geliyor. Bu anlarda da kendimi bir konserin ardından sahne arkasında gerçekleşen muhabbetin ortasında buluyorum. Hepsi bu.

Yıllar öncesine dair bir soru sormak istiyorum.1990’lar… Britpop tavrının altın çağıydı. O süreçle ilgili neler var zihninde?

Tek kelimeyle harika bir dönemdi. Fantastik zamanlardı. Madchester sahnesi gerçekleşti, Seattle sahnesi gerçekleşti. Britpop gerçekleşti. Bu yoğun ve baskın müzikal tavırlar aynı dönemde tüm dünya çapında popüler oldu. İleri bakıyorum. Geride yaşayan biri değilim. Ama dönüp baktığımda “Harika zamanlardı” diyorum. 

Elbette The Charlatans ile birlikte sen de oradaydın. The Charlatans’ın da britpop dahilindeki büyük resimde yer aldığını söyleyebilir miyiz?

Hem evet hem de bir bakıma hayır. O dönemi düşünüyorum. Bir şeylere dahil olduğumu hissettiğimi hatırlamıyorum. Müziğin üzerimde bıraktığı harika hissi hatırlıyorum ama. Tam da bu nedenle o dönem benim için muazzamdır. Sokakta insanları grubunun tişörtüyle görmek mutlu ediyor elbette. Galiba britpop bir müzikal kategori değildi, bir yaşam biçimiydi. Saç kesimlerimiz aynıydı, giyim tarzımız aynıydı. Sanki tek bir toplulukmuşuz gibi dilimiz aynıydı. Bu paketin adı da britpop idi.

Yeni solo albümün için tebrikler. Bununla ilgili neler hissediyorsun?

Sahiden sıra dışı hissediyorum. Bunun solo kariyerimdeki en iyi albüm olduğunu söyleyebilirim. Böyle düşünüyorum çünkü daha önce olmadığı kadar rahatlatıcı bir süreçti. Bir britpop kaydı değil. Bu bana dair bir kayıt. 

Son soru: İzolasyon sonrasındaki planların neler?

Arkadaşlarıma sarılmak. Onları çok özledim. Gerçi internet aracılığıyla bile olsa onları görmek iyi geliyor. Ama işte gerçekten buluşmak ve gerçekten sohbet etmek, karşılıklı görüşmek gibi de olmuyor.

Bize katıldığın ve sorularımı içtenlikle yanıtladığın için teşekkür ederim Tim. Umarım seni tekrar İstanbul’da sahnede görebiliriz.

Benim gerçekten ve gerçekten harika ötesi anılarım var İstanbul’da. Orada tekrar çalmak isterim elbette. Kitabımda İstanbul’dan bahsetmiştim hatta. Benim için işte bu kadar önemlidir. Görüşmek üzere dostum. Teşekkürler.

Comments are closed.