Oscar ödüllü İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin son filmi Ghahreman (Kahraman) cezaevinde yatan bir suçludan ulusal bir kahramana dönüşen bir adamın hikâyesine odaklanıyor. Bir toplum ve medya eleştirisi olan Ghahreman, gerçekçi perspektifi ve yerinde tespitleriyle iki saat boyunca seyirciyi durmaksızın sorgulamaya itiyor.
Asghar Farhadi’nin Cannes Film Festival’da Jüri Büyük Ödülü’ne layık görülen bu son filmi, ödeyemediği bir borç yüzünden hapis yatmakta olan Rahim’in (Amir Jadidi) iki günlük izni sırasında hayatının akışını değiştiren olaylar zincirine odaklanıyor.
Rahim, şans eseri bir çanta dolusu altın bulan sevgilisi Farkhondeh (Sahar Goldoost) ile borcunu kapatmak için altınları bozdurmaya gittiğinde altının değerinin düştüğünü öğrenir ve bozdurmaktan vazgeçer. Ablası Malileh (Fereshteh Sadre Orafaiy) altınları bulunca Rahim kayıp bir çanta bulduğunu bankaya bildirmek mecburiyetinde kalır ve altınların sahibini aramaya başlar. Bankaya hapishanenin telefon numarasını vererek cezasını çekmeye döner. Rahim’in hapishanenin numarasını vermiş olması, filmin kırılma noktalarından biri aslında. Neden ailesinin ya da bir yakının değil de hapishanenin telefon numarasını vermiş olduğu yetkililer tarafından sorgulanır. Rahim’in bu iyi niyetli hareketinin getireceği olumlu imajdan yararlanabileceğini fark eden cezaevi yetkilileri, bu olayın halka duyurulmasında önemli bir rol oynar. Tamamen iyi niyetle yapıldığı düşünülen hareketlerin aslında ne kadar hesaplı hamleler olduğu ise filmin matruşka bebekler gibi açılan hikâyesinde yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Altınların sahibi olduğunu iddia eden bir kadın Rahim’e ulaşır ve ödenmemiş bir borç yüzünden hapis yatan Rahim’in yaptığı bu yüce gönüllü hareket, kendisini ulusal bir kahramana dönüştürür. Rahim’in alacaklısı ve eski kayın biraderi olan Bahram (Mohsen Tanabandeh) ise Rahim’den şüphelidir. Bir insanın sadece doğru olanı yaptığı için ödüllendirilmemesi gerektiğine inanır ve şikâyetini geri çekmemekte ısrar eder. Rahim’in başvurduğu bir işte altınları sahibine iade ettiğini kanıtlaması gerekince Rahim ve ailesi bir yalanlar zincirinin içine düşer ve Rahim’in kısa süreli kahramanlığı yerini tekrar cezaevine bırakır.
Ghahreman‘ın çarpıcılığı, sadeliği ve gerçekçiliğinde yatıyor. Karakterleri uzun sekanslar boyunca detaylı açılarla takip eden kamera, seyirciyi yaşanması muhtemel bir hikâyenin tam içine konumlandırarak gerçekçiliğin dozunu yükseltiyor. Realizminin yanına etik sorgulamaları da ekleyen film sık sık suç ve masumiyet, yalan ve gerçek, doğru ve yanlış, iyi ve kötü gibi ahlakî kavramları odağına alıyor.
Sıradan bir adam olan Rahim’in “iyiliği” sayesinde elde ettiği kısa süreli popülarite, ünlü sanatçı Andy Warhol’un “Bir gün herkes on beş dakikalığına meşhur olacaktır” sözünü akla getiriyor. Film bu yolla internet ve medyanın yarattığı sahte kahramanlar ve onların ani “cancellanmaları”nı da biraz demode bir bakış açısıyla eleştiriyor. Cezaevinden televizyon kanallarına uzanan bu yolculukta Rahim cezaevi mahkumlarına yardım eden bir vakıftan borcunu kapatmak için destek alıyor, televizyon kanallarına röportajlar veriyor. Ne zaman bu sahte şöhret dünyasından ayrılıp gerçek hayatta bir iş bulması gerekiyor, işte o zaman işler sarpa sarıyor.
Rahim’in işverene altınların sahibine teslim edildiğini kanıtlaması gerektiğinde ablasının altınları teslim ettiği kadının ne adı ne telefonu ne de adresine ulaşılabiliyor. Rahim’in işgüzarlığı, en az kendisi kadar işgüzar bir yalancı tarafından böylece açık edilmiş oluyor. Rahim ve ailesi, Farkhondeh’yi altınların sahibi kadın olarak iş yerine getirip yalancı şahitlik yapıyorlar. Bu noktada film boyunca iyi mi kötü mü olduğuna karar veremediğimiz tüm karakterlerin aslında ne iyi ne de kötü olduğunu görüyoruz. Tabiri caizse Hatice’ye değil neticeye baktığımızda tüm karakterler kendi çıkarlarını korumak için etik olarak yanlış hamleler yapıyor fakat motivasyonlarına baktığımızda sevdiklerini korumak gibi masum sebepler bulabiliyoruz.
Başta Rahim’in eşinden ayrı olduğu, kekeme ve davranış problemli oğlunun halasıyla birlikte yaşamak zorunda kaldığı bilgileri, Rahim’e karşı acıma duygusu geliştirmemize ve alacaklı Bahram ile Bahram’ın Rahim’e karşı çok kaba davranan kızı Nazanin’i (Farhadi’nin kızı Sarina Farhadi tarafından canlandırılan) hikâyenin “villain”ları olarak konumlandırmamıza sebebiyet veriyor. Rahim’in Bahram’ı büyük bir borca soktuğu ortaya çıkınca bu kez Bahram sempatimizi kazanıyor.
Filmin sonunda altınları alan kadının eşinin de hapiste olduğunu ve idama mahkûm edildiğini öğrendiğimizde bu kez hırsız olarak kodladığımız kadının da çaresiz olduğu gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Farkhondeh bu durumda Rahim’in imajını bir parça olsun kurtarabilmek için altınların kadına bağışlanmasının onun fikri olduğunun söylenmesini istiyor. Kiminin acısının kiminin fırsatına dönüştüğü filmde, protagonist ve antagonist kavramları sürekli yer değiştiriyor.
Hiçbir olayın göründüğü gibi olmadığı, aynı öyküyü birçok farklı perspektiften izlediğimiz ve öykünün herkesin çıkarına göre manipüle edildiği bu filmin ne kadar yenilikçi ve özgün olduğu tartışılır. Yine de hukuk ve adaleti sorgulamanın zor olduğu İran gibi bir ülkenin sinemasına Türkiye’nin benzer koşullarından bakıldığında sosyal koşullarla empati kurmak kolaylaşıyor.
Bir başka mahkûm özgürlüğüne kavuşurken Rahim’in cezaevine geri döndüğü, adeta öykünün başa sarıldığı bir sahneyle sonlanan Ghahreman yaşamın tüm zıtlıklarını bir araya getiren, yılın keyifli filmlerinden biri.