Elz and the Cult’ı daha iyi tarif edebilecek bir cümle var mı? muhtemelen hayır çünkü grup 2013’ten bu yana sohbet esnasında sarf ettiği bu cümlenin, garip sayılan şeyleri yaşatabilmenin, dışta kalmış bazı normları canlandırabilmenin mücadelesi içinde. (Röportaj: Nazan Elverişli)
Onlar modern tınıları, naifleştirilmiş gotik kavramı ve karanlık sözleriyle bu türü hiç sevememiş olanlar için bir uzlaşmacı, ön yargıları yıkıp yeniden restore edecek kadar yenilikçi, sahne içinse taptaze bir soluk niteliğinde. Biz de 12 Ekim’de yayımlanacak öncekilerden daha agresif ve progresif yeni teklisi için gün sayan ekiple bir araya gelip dünden bugüne olan kazanımlarına, görsellerinin müzikleri üzerindeki gücüne ve yurt dışı hayallerine uzanan bir sohbet gerçekleştiriyoruz.
Elz and The Cult ilk çıkış şarkısıyla yurt dışında hatırı sayılır bir ilgi topladı. Bu kadar çok ilgi toplayan bir grubun 2013’ten bu yana hayallerinin ne kadarı gerçekleşti?
Bir kısmını gerçekleştirmiş olsak da büyük çoğunluğunu gerçekleştiremedik aslında. Bu kötü bir şey değil tabii ki; daha yapacak çok şeyimiz, gidecek çok yolumuz var. Bu bizi inanılmaz derecede motive eden bir şey de aynı zamanda.
Yurt dışında birçok dalda ödül de aldınız. Bu ödüllerin kariyerinize herhangi bir faydası dokundu mu peki?
Birçok farklı insanla tanışıp konuşmamıza vesile oldu diyebiliriz. Birinin ya da bir kurumun yaptığınız işi takdir edip bunun üzerine sizi ödüllendirmek istemesi çok gurur verici bir şey tabii ki fakat yine de siz yaptığınız işle ve duruşunuzla ön plana çıkıyorsunuz. Alınan hiçbir ödülün sarf edilen çabanın önüne geçebileceğini düşünmüyorum.
Hala burada müzik yapmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İstanbul’da müzik yapmayı ve performans sergilemeyi cidden çok seviyorum. Yani herkesin yaşadığı ve içinde bulunduğu rahatsız edici durumlar özellikle müzisyenler için var tabii ama on kişi dahi olsa farklı bir performans izletmek, farklı bir çalışma yayımlamak, insanlarla konuşup onların hikayelerini dinleyip, onlara kendi garip hikayelerimi anlatmak bana çok büyük mutluluk veriyor. Gerçekten belki de 10 seneyi aşkındır hayalimdi bunu yapmak. Garip sayılan şeyleri yaşatabilmek, dışta kalmış bazı normları canlandırabilmek…
Yaptığınız müziğe rağmen sizin için her şey biraz daha hızlı ve biraz daha kolay gelişti sanki. Başta nasıl sorunlar yaşıyordunuz, şimdilerde ne çeşit zorluklarla baş ediyorsunuz? Sizi yurt dışında izlemeyi beklerken, buralarda daha fazla mekanda izleyemememizin sebebi nedir?
Hiç de kolay gelişmedi aslında. Yaşananlar beni de çok şaşırttı açıkçası. Sahnede olduğum kişinin, sunmak istediğim görsellerin ya da müziğin bu kadar kabul edilebileceğini; şu an, şurada, şu röportajı yapabileceğimi ya da aldığımız duygusal destekle sürekli daha ileriye gidebileceğimizi hayal bile edemezdim cidden. Kendi potansiyelimizi biraz göz ardı etmiş olabilirim fakat geriye dönüp baktığımda bu hiç de kolay olmadı aslında. Elz and the Cult çalışmalarını 2016 yılında yayımlamaya başlamış olsa bile aslında 2013 yılından beri yani hemen hemen beş yıldır çabalayan da bir proje. Şu an daha fazla mekanda izleyemememizin sebebi de hala çabalıyor olmamız, daha önce bir menajer ile çalışmıyor ve her işimizi kendimiz görüyor olmamızdır diye düşünüyorum. Sonuçta her alana yetemiyor insan, ulaşamıyor işte.
[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/track/316LTwEYhhF8E2vq5VXMUM”/]Son dönem alternatif sahnede karanlık teması fazlaca telaffuz edilmeye başladı. Nasıl karşılıyorsunuz bu durumu?
Mutluyuz tabii ki. Sanat hayatı, hayat da sanatı taklit eder, buna her zaman inanmışımdır. Eskiden çok daha aydınlık tonlarda işler yayımlayan grupların karanlığa yöneldiğini görmek, tamamen yeni karanlık müzik ya da görsel icra eden sanatçılarla karşılaşmak beni sevindiriyor. Karanlığın sanatı takdir edilmesi gereken, yaşatılması gereken bir şey çünkü çoğunluğun görmek istediğinden aykırı ve bence protest bir duruş. Aynı zamanda çok da büyük cesaret isteyen bir şey; karanlık diyip kötü gördüğümüz, anmak istemediğimiz hikayeleri, duyguları artık daha açık açık yansıtabiliyorsak, kendi gerçekliğimizle daha çok yüzleşebiliyoruz demektir.
Başarınızın ne kadarı görsellerden geliyor sizce? Ben sizi bu kulvarda yer alan diğer müzisyenlerden ya da gruplardan daha ön plana çıkaran farkın albüm kapaklarınız klipleriniz gibi görsel tarafınız olduğunu düşünüyorum açıkçası. Siz ne dersiniz?
Elz and the Cult ilk başladığından ve icralarını yayınladığından beri söylemiştik, ‘Bu aynı zamanda görsel bir proje, müziğin yanında görsel araçlar ve tasarımlarla komple bir deneyim.’, diye. Bunu başarabildiysek ne mutlu. Başarımızın şu kadarı buradan geliyor gibi bir açıklama yapamam çünkü tek bir yerden geldiğine inanmıyorum ama dediğim gibi Elz and the Cult sadece bir müzik grubu değil, komple bir deneyim.
Buraları ne kadar sahipleniyorsunuz, yurt dışına ne kadar oynuyorsunuz?
Buraları gayet sahipleniyoruz, daha önce de dediğim gibi burada sahne almaktan da müziği icra etmekten de mutluyuz ama yurt dışı hayallerimiz de var tabii ki. Yaptığımız işin olabildiğince çok insana ulaşmasını istiyoruz; farklı ülkeler ve şehirlerde sahne almak, orada hikayelerimizi paylaşmak ve bu deneyimi yaşatmak, onların deneyimini yaşamak istiyoruz. Oynanan kartlar yok, özellikle yurt dışında olmak için çabalamıyoruz ama olacağımızı da biliyoruz. Bu ileride bir günde ve bir şekilde gerçekleşecektir elbet.
Şarkılarınızı besleyen karanlık yaşadığımız coğrafyanın karanlığından tamamen bağımsız mı peki?
Çoğunlukla. Bu karanlık aslında kendi kişisel bagajımızdan geliyor. Beni büyüleyen işler bu tarzda oldu hep; böyle şeyler dinleyerek, izleyerek, okuyarak geçirdim hayatımı. Bunu icra etmek istiyordum sürekli. Sanatın karanlık yüzüne karşı büyük bir hayranlık besliyordum. En büyük etken budur diye düşünüyorum. Bunun dışında yaşanmışlıklar da var tabii ki de. Bizim eleştirdiğimiz şeyler var ve bunlar bu coğrafyada olduğumuz için müziğimize de yansıyor. Cinsiyet rolleri, zorbalık, inanç dayatmaları hep eleştirdiğimiz ve müziğimizde anlattığımız şeyler. Bu saydığım şeyler sadece buraların sorunu değil, o yüzden de ilhamlarımız tam olarak bu coğrafyadan doğdu da diyemem.
Türkçe şarkı yazmayı düşünüyor musunuz? Şarkı yazma süreciniz nasıl ilerliyor peki?
Türkçe şarkı yazıyorum ve besteliyorum fakat Elz and the Clut’ın kendi içerisinde yarattığı karakterlerin, hikayelerin ve kaygılarının olayı biraz farklı. Bu yüzden tamamen Türkçe bir şarkı yayımlar mıyız emin değilim. Kendime daha mesafeli yaklaştığım, daha dışarıdan baktığım ve gerçekliğimin hayal dünyasıyla karıştığı bir proje aslında Elz and the Cult bu yüzden de farklı bir maske gibi farklı bir dil kullanmak da hoşuma gidiyor. İngilizce yazıp yayımlamamızın tek sebebi bu değil ama işin en ağır basan tarafı da bu taraf sanırım. Şarkı yazma süreci gerçekten çok karışık bir şekilde ilerliyor. Bazen daha önce yazdığım şeylerin üstüne bir şarkı besteliyoruz bazen grupça ortaya çıkardığımız bir işin üstüne sözler geliyor. İlk albümü yazarken cut-up tekniği kullanmıştım. Yeni albüm daha spontan, daha içten bir yazma süreci sonucunda ortaya çıktı mesela.
Ay sonunda çıkacak yeni tekliden bahsedelim biraz da. Neler bekliyor dinleyiciyi, ne kadar karanlık?
Yeni albümden çıkacak ilk tekli çalışmamız olacak. Büyük bir heyecan sarmış durumda hepimizi. Bu albüm ile birlikte ilk defa bir işi yaparken bu kadar heyecanlandık ve her adımı da içimize sindi açıkçası. Daha olgunlaşmış bir iş diyebilirim kesinlikle, artık ne demek istediğimizi, neyi nerede nasıl yapacağımızı çok daha iyi biliyoruz ve önceki çalışmalarımızda yaşadığımız düzensiz kaos duygusu yerini daha planlanmış, bizi besleyen bir kaosa bıraktı. İçinde Türkçe kısımlar da olan, albümü de tam olarak yansıtan bir parça kısacası. Son iki yılımızın özeti gibi aslında. Her deneyimin birikerek ortaya çıkardığı bir çalışma. Artık sesimizi daha çok duyurabildiğimiz için içerik olarak yayımladığımız her şeyden daha karanlık diyebilirim. Sound olarak ise daha agresif ve progresif.