İçinden geçtiğimiz günlerin tanımını yapmak oldukça güç. Geride kalan yılın son günlerinde Wuhan’da ortaya çıkan COVID-19 birkaç ay içinde Kıta Avrupası ile Amerika’nın tümüne yayıldı ve binlerce can aldı. İnsanlık şimdi hem bu virüse bir tedavi geliştirip onu yenmek istiyor hem de virüsün yarattığı korkunç iklimi arkasında bırakmayı bekliyor.
Meselenin sağlıktan temel psikolojiye, izolasyon döneminin yarattığı ekonomik durgunluktan bu sürece dair planlanmış politik adımlara kadar birçok farklı boyutu var. Kültür-sanat etkinlikleri tıpkı tüm hizmet sektörü ve sosyal yaşamdan güç alan iş kollarının başına geldiği gibi tamamen durmuş vaziyette. Tüm dünya müzik endüstrisi canlı yayınlarla bu yeni izolasyon dönemine adapte olmayı denedi. Bunun ilk günlerde bir etki yarattığı yadsınamaz, ancak bizzat devlet destekli maddi kaynaklar yaratılmadığı sürece iki aydan daha fazla süredir kepenk kapatan bir sektörün ağır yaralar almamasının ve süreci atlatabilmesinin imkansız olduğu unutulmamalı.
Yukarıdaki konu için bu hafta içinde bambaşka bir dosya hazırlayacağımızı belirterek şu ana dönmek istiyorum. Biz bu dosyada izolasyon döneminin etkilerine, bu etkinin sanatsal üretimdeki rolüne ve “normale dönüş” beklentisinin kısa vadede ne kadar gerçekçi, ne kadar normale yakın olabileceğine odaklanıyoruz. Aralarında akademisyen, yazar, gazeteci, yönetmen, festival direktörü ve müzisyenlerin bulunduğu on değerli ismin BacktotheSound’a özel açıklamaları hemen aşağıda.
Batu Akdeniz – Müzisyen
Bir aylık süreç içerisinde bir kısaçalar dolusu şarkı yazdım. Bunda daha önce yazdığım çoğu şarkının ev sahibi aile evimde kalmanın psikolojik ve duygusal bir etkisi mutlaka olmuştur. Bunun dışında kayıtlarına başlamayı düşündüğüm albümümü istemeden de olsa ertelemek durumunda kaldım. On tane etkinlik, konser de iptal olmuş oldu. Ben bütün dünya olarak bunu en kısa zamanda atlatmamızı ve normalleşmemizi diliyorum. Sektöre bundan sonraki yansıması barların ve konser mekanlarının ne zaman açılacağıyla çok ilişkili bence. İnsanlar; dinleyiciler ve müzisyenler dışarıda eğlenmeye ve müziğe çok acıktı. İlk konserler dolup taşacaktır. Yani en azından benim umudum bu yönde!
Barkın Engin – Müzisyen
Karantina dönemini yaratıcı bir sürece çevirebilme konusunda uzun bir süre verimli olabildiğimi düşünmüyorum. Çoğumuz gibi benim de daha önce deneyimlemediğim bu zorunlu izolasyon süreci, olan biteni takip etme ve adaptasyon çabası ile geçti. Aşağı yukarı kırk beş günlük bir zaman zarfından sonra üretim süreçlerine geri dönebilecek enerjiyi yeni yeni bulabildiğimi düşünüyorum. Her ne kadar yayımlanacak projelere dair bir iptal söz konusu değilse bile tüm bahar ve yaz konserleri iptal oldu. Bu sürecin maalesef 2021 yılına kadar devam etmesi çok şaşırtıcı olmayacaktır. Bu da tüm müzisyenlerin, teknik ekiplerin ve sahnelerin üzerinde çok büyük bir maddi/manevi hasar oluşturacaktır. Bu noktada dayanışma ağlarını aktif tutarak, bu yıkıntının içinden tekrar çıkabilecek gücü ve direnci bulmak durumundayız.
Burcu Tatlıses – Müzisyen
Günleri saymayı bıraktım. “Gönüllü” karantinamızın neresindeyim hatırlamıyorum artık. Ne zaman biteceğini düşünmek yerine “İçini nasıl doldururum” tarafına kafa yoruyorum. Tuhaf bir yıl. Bir yere bağlanmayan aylar ve günler… Hiç tanımadığımız zamanlara tanıklık ediyoruz. Önceliklerimiz, değerlerimiz derinden sarsıldı. Farkında olarak ya da olmayarak dönüşüyoruz. Bu anlam kayması ve hapislik hali beni özgürleştirdi. Her şey yavaşladı. Bir şeyin peşinden koşmayı bıraktım, ardıma takıyorum şeyleri. Çok uzun zamandır ilk kez kaygısızca şarkı yazıyorum ve kaydediyorum. Öyle gerektiği için ya da olması gerektiği gibi değil. Öyle hissettiğim için. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, çünkü “ben” değiştim. Bir değişince, dünya değişir.
Doğu Yücel – Yazar
Süreç başladığında itiraf etmeliyim ki, “home ofis” olarak çalışacağımıza sevinmiştim. Böylece hem asıl paramı kazandığım redaktörlükte hem de yazarlık mesaimde daha verimli olacağımı düşünüyordum. Beklediğim gibi olmadı..Kendi işlerime de okumakta olduğum kitaplara, izlemekte olduğum filmlere de odaklanmakta zorluk yaşıyorum. Bu süreçte telif karşılığı yazdığım matbu bir yayın telif bütçesini kapattı. Matbu yayınların dijitale dönmesi şart gibi görünüyor. Açıkçası gelecek her anlamda bir sisin ardında duruyor ve hiçbir yeni bilgi o sisi dağıtmaya yetmiyor. Sanat, lüks harcama sayıldığından bu durumdan çok etkilenecek elbette. Maalesef sanat dalları arasında en çok müziğin geleceğinden endişeliyim. Sinema sektörü dijital platformlarla sürdürülebilir. Edebiyat ise sosyalleşmeyi gerektirmediğinden nispeten az etkilenecektir. Ama müziğin bir b-planı yok. Konser ve festivallerin en iyi ihtimalle 2021 yılında başlayabileceğini düşünüyorum. Bu durumda streaming gelirlerinin artması şart. Spotify, Apple Music, YouTube gibi markalar karantinadan dolayı yeni aboneler kazandıklarından kârlı çıktı, şimdi bu kazancı müzisyenlerle paylaşmaları dışında bir opsiyon müziğin sonu anlamına gelir. Korona günlerinde yaşama tutunuşumuzu güçlendiren, bize en iyi gelen şey müzik ama en çok da müziğin başı belada. Bu bir çıkmaz, paradoks gibi görünüyor, hatta sisteme bulaşan bir virüs gibi duruyor ama çözümü basit: adil, şeffaf ve eşit paylaşım.
Prof. Dr. Emre Bağce – Akademisyen
Korona virüs salgını kısa sürede dünyayı derinden etkiledi. Hastalıkla mücadele bir yana, bir defa insanlık olarak yeryüzünü ve çevreyi ne kadar yorduğumuz, tükettiğimiz görüldü. Bu durum, hem insan-doğa ilişkileri hem de sanayileşme ve sürdürülebilirlik bakımından son 500 yıllık dünya tarihinin görece daha fazla sorgulanmasına kapı aralayabilir. Fakat bunu “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” şeklinde aşırı iyimser veya kötümser bir hava içinde okumamak gerekir. Bu yaşadığımız günler insanlığın önemli bir uğrak noktası olarak elbette tarihe geçecektir. Fakat salgının etkisi kayboldukça, yaşananlar kısa-orta vadede unutulacak ve filmlere konu olacaktır. Belki, en önemli sonuçları ekonomide ve ona eşlik eden teknolojide hissedilecektir. Bu iki alanda benimsenecek politika ve uygulamalar büyük olasılıkla insanlığın temel ihtiyaçlarına ve ortak menfaatine göre şekillenmeyecektir. Dünyanın üretim ve tüketim sürecinde, hammadde kaynaklarının denetimi daha fazla önem kazanacak, teknolojik araçların yoğun kullanılması ise değerini giderek yitiren geniş kitlelerin daha az kaynağa erişimi ve yoksullaşması anlamına gelecektir.
Gizem Ertürk – Gazeteci
İlk günler herkes gibi kaygı ve korkuyla geçti. Ancak kısa bir süre sonra evdeki hayatıma hızla adapte oldum. Keşke yılda bir kez kendimize bu izolasyon fırsatını verebilsek. Adeta yenilendiğimi, dinlediğimi, huzur bulduğumu hissediyorum. Dışarıdaki gereksiz karmaşa ve telaş şimdi bakınca çok boş geliyor. Evlerimiz gerçekten de dünyaya açılan pencere ve yapamayacağımız neredeyse hiçbir şey yok… Bir tek doğaya uzağız ama bu aralar en çok onun bizden uzak kalmaya ihtiyacı var. Süreci evrenin insanoğluna cezası gibi yorumluyorum. Sevdiklerimizden uzak kalmak zor ama bunu da deneyimleyip olumlu taraflarına bakmak gerekir diye düşünüyorum. Umarım bu günleri atlattıktan sonra insanlar bir parça olsun her anlamda daha “iyi” olmak için çaba sarfeder. Doğa her zaman kazanır, bunu unutmamalıyız.
Harun İzer – Festival Direktörü
Kısa sürede küresel bir boyuta ulaşan ve “geçici” bir durum gibi görülemeyecek bu korona virüs pandemisinde hepimiz çok çeşitli açılardan zor zamanlar geçiriyoruz. Hem birçok alanda alıştığımız iş yapma biçimleri belirsiz bir süre için kesintiye uğradı hem de bundan sonra bizi nasıl bir hayat bekliyor tahmin edemiyoruz. Bu yüzden de herkesin diline “normale dönme – yeni normal – hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” gibi cümleler ve kavramlar dolanmış durumda. Kültür-sanat ve tabii bunun içinde yer alan müzik alanında hem pandemi devam ederken hem de sonrasında birçok değişim olması kaçınılmaz görünüyor. Biz de bu yeni duruma hem kısa vadede ayak uydurmaya çalışıyoruz, hem de uzun vadede işimizi sürdürmenin yollarını arıyoruz. Süreç devam ederken etkilerini kestirmek oldukça zor aslında. Dolayısıyla ben şimdiden kesin yargılarla konuşmak istemem. Ama net olarak gördüğüm, bu durum bir anda ortadan kalkıvereceğni sanmıyorum. Aniden başladı (gibi görünüyor) ama bitişi uzun bir zamana yayılacak. Buna bağlı olarak da özellikle konserler gibi fiziki temasın daha sık yaşandığı alanlarda kısa bir süre içerisinde çok yeni gerçeklikler göreceğimizi düşünüyorum. Bundan kastım sadece dijital konserler değil – aslında tam bir deney tahtasındayız şu anda. Biraz beklemek, üzerine düşünmek ve cesaretle konuşmanın gerekli olduğu bir dönemdeyiz. Bu açıdan, İKSV’nin Kültür Politikaları bölümündeki arkadaşlarımızın hazırladığı “Pandemi Sırasında Kültür ve Sanatın Birleştirici Gücü ve Alanın İhtiyaçları” isimli çalışma da önemli bir yol gösterici olabilir, konuyla ilgilenen herkesin bu politika metnini incelemesini kesinlikle tavsiye ederim. Tıklayın.
Kandur – Müzisyen
Bir yanda tur planlarımın ve hatta grupla provalarımızın bile iptal olması, kendim ve sevdiklerim dahil bir çok insanın bu virüse yenik düşebileceği endişesi, geleceğe yönelik maddi manevi kaygılar; bir diğer yanda ise herkesin içinde bulunduğu bu kriz ortamının, rekabeti, zamana karşı olan yarışı ve her türlü aşırı tüketimi durdurduğu için, istesek de hiçbir şey yapamayacak olmanın verdiği bir garip rahatlık. Benim için müzik yapmak tamamen fiziksel bağlantı kurmakla ilgili, gerek seyirciyle, gerek beraber çaldığım müzisyenlerle o bağlantıyı dijital ortamlarda yakalamaya çalışmak daha önce yapmadığım, pek rahat hissetmediğim ama belki de üstüne gidip öğrenmem gereken bir durum. İlk günler üretime odaklanmak pek kolay olmasa da zamanla içinde bulunduğum duruma alıştım sanırım. Zor zamanların sanata ve yaratıcılığa yansımaları her zaman pozitif olmuştur. Şu an doktorları, uzmanları, ekonomistleri, politikacıları konuşsak da, zamanla duyguları çözümleyecek olan yine sanat olacaktır diye düşünüyorum, yeter ki ruh halimizi toparlayabilelim. Müzik sektörü ekonomik olarak çok kötü etkilendi ve ister istemez bir değişim geçirmek zorunda, umarım bu değişim hepimiz için daha fazla fırsat eşitliğinin ve yaratıcılığın ön planda olduğu bir yöne doğru olur.
Melis Danişmend – Müzisyen
Tüm olumsuzluklara rağmen benim için yoğun bir süreç oluyor. Bir kere ev işi asla bitmiyor, her baktığım köşede bir iş görüyorum. Bir yandan bizim meslekler için durum hiç iç açıcı olmasa da üretmeye ve müzik paylaşmaya devam ediyorum. Hem müzik hem de yazıyla ilgili yoğun bir fikir mesaisi içindeyim. Galiba daha çok ve istekli şekilde müzik dinliyorum. Kişisel olarak bu dönemin benim üzerimde pozitif bir etki bırakmasına odaklanmış durumdayım. Sektör olarak ise zor günler ve aylar bizi bekliyor. Kalabalıklarla bir araya gelmemiz yakın gelecekte mümkün görünmüyor. Planlanan her şey belirsizlik içinde. Yine de nelerin üstesinden gelmedik yıllardır, bir şekilde bunu da atlatacağımıza inanıyorum.
Ümit Oktay Aymelek – Yönetmen
Pandemi süreci ile beraber ilk başlarda evde kalmaya ihtiyacı olduğunu söyleyen insanlar ilerleyen günlerde sürecin uzayacağına dair ip uçlarını gördükçe bunu nasıl lehimize çevirebiliriz bunun telaşesine düştüler. Buda çok anlaşılabilir birşey. Benim için hayat bazı kısıtlamalara ve risklere rağmen kaldığı yerden devam etti. En nihayetinde haber yapıyorum, kaydediyorum ve belgeliyorum. Haliyle birilerinin de böyle bir dönemde bunları yapması gerekiyor. Mevcut üretime bir şekilde devam edebiliyorum. Ama herkes benim kadar ‘şanslı’ değil. Bu dönemin en büyük handikaplarından biri de çoğu zaman bunun bir pandemi olduğunun unutulup, bunun bir üretme yarışması olarak görülmesi. Maalesef bir çok insanın, kendileri dışında tüm herkesin süreci çok verimli geçirdiklerini düşünerek kendilerine haksızlık ettiğini düşünüyorum. Gerek sokağa çıkma yasağında yapmış olduğum dış çekimler, gerek evde masa başından çıkardığım mini COVID-19 belgeselleri sonrası aldığım mesajlar bunu doğrular nitelikte idi. Olumlu yönden bakacak olursak bu sorgulamalar pandemi sonrası döneme dair güzel işaretler.