Depeche Mode’un zamansız bir soundu var. Yıllar geçse de tarzını değiştirmeden kendini yenileyebilen nadir gruplardan. Geçtiğimiz günlerde yayımladıkları Spirit albümüyle bunu bir kez daha hatırlatıyorlar.
Önümüzdeki günlerde grup belli ki otuz yedi yıldır yaptığı gibi yine stadyumları dolduracak. Ama insanlar sadece nostalji yapmak için değil, Spirit’ten çıkan yeni şarkıları canlı deneyimleyebilmek için de gelecek. Depeche Mode’un şu ana kadar çıkardığı en politik albümün yıldızı Where’s the Revolution’a hep bir ağızdan eşlik etmek ve “Come on people, you’re letting me down” diye tamamlamak isteyecek. Depeche Mode daha önce Master and Servant gibi şarkılarında çift anlamlar kullanarak dönemin siyasi ortamına dokundurmalar yapmıştı, hatırlarsınız. Fakat Spirit’teki kadar açık ve direkt olmamışlardı hiç. Zaten böyle politik özellikler taşıyan bir geri dönüş albümü çıkarmak için mükemmel zamanlama. Spirit grubun beyni Martin Gore’un dünyanın içinde bulunduğu karmaşık siyasi duruma göndermeler yaparak yazdığı şarkılarla dolu. Albümü adından da anlaşılacağı gibi karamsar Going Backwards ile açan Gore, dinleyiciye oldukça kasvetli bir tablo çizdiği Fail ile kapıyı kapıyor: “Our souls are corrupt / Our minds are messed up / Our consciences, bankrupt / Oh, we’re fucked.” Depeche Mode’a isyan ve protesto yakışıyor. Çünkü bunu da kendilerine özgü cool ve karanlık sözleriyle ve soundlarıyla dile getiriyorlar. Araya Eternal gibi kırılgan bir aşk şarkısı serpiştirerek hâlâ duygusal olduklarını, So Much Love ile de synthpop tavrının kralları olduklarını gösteriyorlar. Distorsiyonlu Scum ve soul etkili Poison Heart da albümün öne çıkan diğer şarkıları. Albümü dinlerken yer yer Arctic Monkeys’in AM albümünü anımsarken bulabilirsiniz kendinizi. Zira Spirit’in prodüktörü yıllardır Alex Turner’la çalışan James Ford’un ta kendisi. Ford, Depeche Mode’un tarzını bozmadan bir güzel cilalıyor. Fazla cilaya da gerek yok zaten. Dave Gahan’ın sesi hiç olmadığı kadar güçlü ve baştan çıkarıcı. Martin Gore’un sözleri tutkulu ve kışkırtıcı. Grubun imzası hâline gelen efsane synthesizer ve beat’ler yerli yerinde. Depeche Mode, Spirit albümünü bize tattırarak yıllanmış şarap gibi olduğunu kanıtlıyor.