Destroyer – Have Me Met

Albüm Kritik|

Dan Berjar 2017 yılında çıkardığı Ken albümünden daha yumuşak ama çok daha karanlık bir tona sahip Have Me Met ile dinleyicisini on ikinci kez selamlıyor. Karanlık tonlara ’90’ların trip-hop soundundan esinlenen enstrümanları da ekleyerek bizleri olgunlaşmış ve daha da kararmış olan iç dünyasına davet ediyor. (Yazar: Mert Uzbay)

Dan Bejar albümle ilgili verdiği röportajlarda albümü kulaklarda yer eden bir film-noir haline getirmek için 1985 yapımı White Nights ve 1986 yapımı Pretty in Pink filmlerinden ilham aldığını söyledi. Görsel olarak aldığı ilhama işitsel olarak Kore korku sinemasının müzikleri ve Leonard Cohen’in albümleri eşlik etmişti. Bütün bunlara ek olarak ’80’lerin minimal hip-hop soundundan etkilendiği de albümün geneline yansımış durumda. Hareketli Crimson Tide parçasıyla başlayan Have We Met, It Just Doesn’t Happen ile tempoyu biraz daha yukarıya çıkartıyor. Her iki parçayı da minimal bir kıyamet senfonisi olarak tanımlayabilirim. Kinda Dark fazla kuru kalabalık yapmadan yalnızca vokalleriyle, synth’leriyle ve şiirsel gitar solosuyla sizi film-noir esintileri olan tekinsiz bir film karesine taşıyor. Ambient soundlar ile bezenmiş The Television Music Supervisor bize birinci ağızdan pişmanlık duygusu tarafından esir alınmış bir müzik endüstrisi bekçisinin hikayesini anlatıyor. The Raven’da ise azmin erdemini küçümsüyor. Azimle alakalı çocuk masalı The Little Engine That Could‘a atıfta bulunuyor ve bunu yaparken bir B-side korku filmi olan Terror Train’in adını kullanmaktan da geri durmuyor. Albümle aynı ismi taşıyan ve şahsi düşünceme göre son zamanlarda dinlediğim en güçlü enstrümantel parçalardan biri olan Have We Met ise gündüzünüzü geceye, gecenizi ise daha karanlık hale getirebilecek kadar güçlü bir çalışma. Have We Met sizi hiçlik içerisindeki bir salıncakta sallarken, The Man in Black’s Blues’da da aslında hiçbir şeyin de bir hedef ve yaşama gayesi olabileceğinden bahsediyor. Çocuksu imgeler ve karanlık anlar arasında örülmüş olan ve eski bir çocuk şarkısı olan There’s a Hole in the Bucket’a atıfta bulunan Foolssong ile kapanış yapılıyor. Albümün bütününe bakıldığında Bejar’ın yaşı ilerledikçe hayat hakkında çok fazla şey düşündüğü belli oluyor. Hayat tecrübesi belirli bir noktaya ulaşmış olan sanatçıların zaman zaman tercih ettiği duygusallık, bilgelik ve dürüstlük gibi temalar en karanlık halleriyle Have We Met’te fazlasıyla var.

Comments are closed.