“Harika bir performanstı! Fakat x’i neden çalmadınız?”

Röportaj|

Leeds’den köklü post-punk topluluğu The Wedding Present 15-16 Aralık tarihlerinde Zorlu PSM’de gerçekleşecek MIX Festival kapsamında sahne alıyor. Grubun lideri David Gedge hattın diğer ucundaydı.

The Wedding Present debut albümü George Best’in otuzuncu yıl dönümünü kutlamak için turneye çıktı. Her şey nasıl gidiyor? Müzikal kariyerinizin bu sürecini tekrar yaşamak nostaljik hissettiriyor mu?

Oldukça iyi gidiyor çok teşekkürler! Gerçekten de nostaljik hissettiriyor ve hayranlarımız da öyle hissettiklerini söylüyorlar. Fakat bahsettiğimiz nostalji hissi aslında turneye çıkmak istemememin başlıca sebeplerinden biriydi. The Wedding Present’ı geriye doğru değil, ileriye bakan bir grup olarak görmek istiyorum. Yine de hayranlarımız, grup üyeleri, arkadaşlarımız ve müzik endüstrisinde yer alan arkadaşlarım tarafından ikna edildim. Herkes George Best’i çalmamızın harika bir fikir olacağını söyledi ve ben de şaşırtıcı bir şekilde bu deneyimden keyif aldığımı fark ettim. Deneyimlerim sonucunda bir grubun geçmişinin, bugününün ve geleceğinin aynı anda var olabileceği sonucuna vardım. George Best’i yalnızca dört kez daha canlı çalacağımızı söylemiştim. 9 Aralık’ta Leeds’te vereceğimiz konserin ardından albümü bir daha canlı çalmayacağız. Bir noktada sınır koymak gerekiyor bence.

Verdiğiniz bir röportajda George Best’in en az sevdiğiniz The Wedding Present albümü olduğunu söylüyorsunuz. Biliyorum cevaplaması oldukça zor bir soru fakat en sevdiğiniz ve sizde özel bir yeri olan The Wedding Present albümü nedir?

O kadar da zor bir soru değil aslında. Going Going en sevdiğim The Wedding Present albümü. Belki de en son çıkardığımız albüm olduğu için de bu şekilde düşünüyor olabilirim fakat bu kayıtla fazlasıyla gurur duyuyorum. Şarkıların görsellerle kurduğu bağ ve yirmi parça boyunca şarkı sözlerinin bize anlattığı hikayeler benim için çok önemli. Bir konsept albüm niteliğinde olduğu için diğer kayıtlarımıza göre her şey daha toplu bir şekilde sunuluyor ve dolayısıyla bir “koleksiyon” olarak da adlandırılabilir. Büyük çaplı bir projeydi. Bu yüzden ortaya konulma süreci oldukça uzun sürdü.

Setlist için şarkı seçme sürecinde kullandığınız belirli bir kriter var mı? Konser vereceğiniz şehri ya da seyirciyi göz önünde bulundurarak değişiklikler yapıyor musunuz?

Bir setlist oluştururken oldukça basit bir yöntem izliyorum. Davulcumuz Charles Layton’a soruyorum. Bir başlangıcı, sonu ve akışı olan bir set oluşturmak için özverili bir şekilde çalışıyor. En bilindik şarkıları seçme yoluna gitmiyor, seyirciyi zorlamayı seçiyor. Temelde The Wedding Present yaklaşımı diyebiliriz buna. Onun bu görevi isteyerek gerçekleştirmesi beni çok mutlu ediyor. Zira gerçekten değeri bilinmeyen bir vazife üstleniyor. Şu an elimizde iki yüz elliden fazla şarkı var ve tipik bir setlist için en fazla yirmi şarkı seçebiliyoruz. Bu da demek oluyor ki hangi şarkıyı seçersek seçelim memnun kalmayacak bir kitle olacak. Tek kelimeyle muazzam bir setlist çıkarıp sahneye çıktığınızda bile “Harika bir performanstı! Fakat x’i neden çalmadınız?” diyen biri çıkacaktır.

Önceki kayıtlarınız ile karşılaştıracak olursanız son albümünüz Going Going’i nasıl değerlendirirsiniz?

Grubu heyecan verici noktalara sürüklerken aynı zamanda The Wedding Present ve Cinerama’nın önceki kayıtlarına da hem müzikal hem de lirikal açıdan referansta bulunduğu için The Wedding Present’ın müzikal kariyerini tanımlayan bir albüm olduğunu düşünüyorum. Sanki son otuz yıldır Going Going’in temellerini atıyormuşum gibi hissediyorum.

Son zamanlarda hangi grupları / müzisyenleri dinliyorsunuz? Belirli bir favoriniz var mı?

Birkaç albüm yayımlamış fakat şu an ortalarda pek gözükmeyen The Like adlı Los Angeleslı grubu sıklıkla dinliyorum. 1960’ların sadece kadın üyelerden oluşan gruplarından etkilenip ortaya koydukları ikinci uzunçalarları Release Me’nin favorim olduğunu söyleyebilirim. Londra’dan Young Romance ikilisi ise birçok George Best konserinde ön grup olarak çaldı. Sadece iki kişiye göre oldukça iyi gürültü yapıyorlar.

Üç yılın ardından Türkiye’ye tekrar geliyorsunuz. İstanbul hakkındaki düşünceleriniz neler? Seyirciden ve konser mekanından aldığınız izlenimleri paylaşabilir misiniz?

İstanbul en sevdiğimiz şehirlerden biri ve şimdiden orada birkaç gün daha fazla kalabilmek için plan yaptık. Herkes oldukça arkadaş canlısı ve harika yemekler yiyoruz. Cinerama olarak 2003’te İstanbul’a geldiğimizde seyircileri yanlış değerlendirdiğimizi düşünüyorum. Cinerama şarkılarının yanında The Wedding Present’ın bilinen parçalarını da çalmıştık. Sanıyorum o esnada seyirciler The Wedding Present’a pek aşina değildi ve dolayısıyla Cinerama şarkıları seyircilerin daha çok ilgisini çekmişti. Bu durumun değiştiğini düşünüyorum fakat o tarihe geri döndüğümüzde İstanbul bunun karşımıza çıktığı tek şehirdi. Hatta Tales From The Wedding Present adlı otobiyografik çizgi romanımda bundan bahsetmiştim.

Going Going’in dinleyici ile buluşmasının ardından bir yıl geçti. The Wedding Present’ın planları neler? Hayranlarınız yeni bir kayıt beklentisi içine girmeli mi?

Bu yılın ilk aylarında çıkardığımız ve hepsi enstrümental parçalardan oluşan The Home Internationals kısaçaları dışında yeni bir materyalin üzerinde çalışacak zamanımız olmadı. İki Avrupa, bir Kuzey Amerika ve bir Avustralya turnesi düzenledik ve bunlara ek olarak birçok festivalde çaldık. Üstelik üzerinde çok fazla çalıştığım Sometimes These Words Just Don’t Have To Be Said adında The Wedding Present ile ilgili bir kitap da yayımlandı. Prodüksiyon sürecinde olan Something Left Behind filmi de beni oldukça meşgul ediyor. Çılgınca meşgul olduğumuz bir yılın içerisindeyiz diyebilirim.

Comments are closed.