“İnşa ettiğimiz bir eve bakıyor gibiyim”

Röportaj|

Nilipek iki numaralı stüdyo albümü Döngü‘yü 1 Aralık’ta yayımladı. Müzisyene bu kayıt merkezinden ilerleyerek son döneme dair merak ettiklerimizi sorduk. Aldığımız yanıtlar sırasıyla hemen aşağıda.

Öncelikle yeni albüm Döngü için tebrikler! Neler hissediyorsun albümle ilgili?

Arkadaşlarımla hep beraber inşa ettiğimiz bir eve bakıyor gibiyim. Her taşın, her karonun, pencerelerin yerinin anlattığı şeyler var. Epey duygusal bir albüm oldu hepimiz için. Hala onun duygusallığını taşıyorum aslında ama üzerinden vakit de geçince biraz sahnede nasıl çalacağımıza, nasıl söyleyeceğimize heyecanlanmaya başladım.

Döngü’nün kendi içinde bir merkezi ve spesifik bir çıkış noktası var. Bunu bizim için tekrar özetler misin?

Döngü kendi yarattığı döngülerin, kendi yarattığı mitolojinin içinde hapsolmuş bir karakteri anlatıyor. Hep bir tedirginlik hissi var ve kendini hep benzer durumlar içinde buluyor ama çoğu zaman bunun tanıdıklığını fark edemiyor. Kendini gerçekleştiren kehanetlerimiz var hayata dair. Farkında olmadan çok fazla şeyi yönlendiriyor, sonra neden böyle olduğunu sorgular buluyoruz kendimizi. Kimse farkında değilken insanlara anlamlar yüklüyor ve o anlamlara, rollere göre hareket etmelerini bekliyoruz. Albüm bu ruhsal hapsolmuşluğu ve her şeye rağmen o hapsolmuşluktan çıkma umudunu anlatıyor.

Albümde kimlerle birlikte çalıştın? Kayıt süreci nasıl gerçekleşti?

Albümde uzun zamandır sahnede de beraber çaldığım Can Aydınoğlu, Ozan Tekin ve Berkay Küçükbaşlar var yine. Ayrıca aramıza bir önceki albümde de kayıt sürecinde yer alan Umut Çetin katıldı. Koşuyolu şarkısında da Özgün Semerci banjosuyla eşlik etti. Bir-iki şarkı dışında bütün düzenlemeleri hep beraber yaptık, çünkü zor bir yıl geçirmiştik ve bu pis enerjiyi bir yere odaklamamız gerekiyordu. O yüzden albümdeki her detay daha da anlamlı hale geldi. Ayyuka’nın ve Ceylan Ertem’in şarkılarıyla albümdeki hikaye tamamlanmış oldu. Tabii ki bütün bu süreçte neredeyse çekirdek ekipte sayabileceğim Can Güngör de fazlasıyla yardımcı oldu. Kayıt danışmanlığını Can Aykal, miksleri Berkant Kılıçkap, Emre Nişancı, Umut Çetin, masteringi de Everett Young yaptı.

Debut uzunçaların Sabah’ın üzerinden iki yıl geçti. O ilk kayıtla yeni albümüne bir arada bakmak gerekirse ne gibi dönüşümlerden ve yeniliklerden söz edebiliriz?

Belki daha şarkı yazarı gibi tınlayan bir müzikten grup müziğine evrildik diyebilirim. Sabah nispeten bir “şarkılar toplamı” iken Döngü’de bütün olarak bir hikaye anlatmak istedik. Bir de tabii ki hep beraber müzik yaptıkça, biraz büyüdükçe, dinlediğimiz müzikler değiştikçe bizim de ifade şekillerimiz değişti. Bir şeyleri nasıl anlatmamız gerektiğine daha fazla kafa yorar olduk. Sözler ve melodiler üzerine daha çok düşünmeye, farklı anlatım şekilleri denemeye ve sürekli yazmaya başladım mesela.

Şarkı sözlerinde kendi dünyandan sesleniyorsun. O dünyayı merak ediyorum. Nelerden beslenir, neler onu var eder?

Sakin ve kendi dünyamda kalmaya çalışıyorum ama etkileşimlerden besleniyorum sanırım. Yani düşünüyorum. Sanırım etkileşimlerin bıraktığı duyguları ve değişimleri anlayabilmek için sakince oturup düşünmem gerekiyor. Daha doğrusu buna vakit ayırmak bana iyi geliyor.

Alternatif ve modern folk sahnesinden Julie Byrne, Kelly Lee Owens, Angel Olsen, Julien Baker, Bedouine gibi kadın vokaller bu yıl çok iyi kayıtlar çıkardılar ve ön plandalar. Senin son dönemde ülke dışarıdan özellikle takip ettiğin bir isim var mı?

Kötü duyulacağını biliyorum, ben de biraz utanıyorum ama bir senelik şarkılara çalışma ve kayıt sürecinde çok fazla yeni kayıtlara, yeni albümlere odaklanabildiğimi söyleyemem. Tabii ki stüdyoda çokça müzik dinledik, ama ne kadarı yeniydi orası tartışılır. (Gülüyor)

Yerli alternatif cenahta da bir hareketlilik söz konusu. Bir müzisyen olarak nasıl görüyorsun bu son dönemi?

Üretimin bu kadar artması ve çeşitlenmesi, sanatçıların kendi başlarına profesyonel prodüksiyonlara girişebilmesi bence müthiş bir şey. Ama bir yandan her dönemin kendi alternatif hareketliliği oluyor sonuçta. Biz sadece elimizdeki araçlar açısından şanslıyız ve şanssızız. Üretim ve iletişim kanalları artarken belki de hareketlilik ve değer azalıyor, bilmiyorum. Biraz üzerinden zaman geçtikten sonra değerlendirmek lazım sanki ama böyle bir dönemde dinleyici olduğum için mutluyum.

Lansman sonrası başlayan konserler devam edecek mi? Takvimin netleşen ilk konseri nerede ve ne zaman?

Ocak ayının ikinci yarısında birkaç konserimiz olacak. Şu anda tarih olarak belli olan ilk konserimiz 20 Ocak’ta Üsküdar Nevmekan’da akustik. Hemen ardından 21 Ocak’ta Sakarya’da Arka Plan Sanat’ta çalacağız. Tam kadro çalacağımız ilk konser ise Ocak sonunda Roxy’de olacak gibi gözüküyor.

Son soru: Yakın gelecekteki planların neler?

Son bir ay epey hareketli geçti. O yüzden konserler dışında biraz dinlenmek ve bir süredir vakit ayıramadığım illüstrasyon ve dövmeye vakit ayırmak istiyorum. Bir de biraz etrafa bakmak sanırım. En yakın gelecek planım bu. Ama tabii ki biliyorum kendimi ilk fırsatta stüdyoda bulacağımı. Yani bu planlar çok da gerçekçi değil aslında. (Gülüyor)

Comments are closed.