“İşin aslı tam da dinleyicinin hissettiği gibi”

Röportaj|

Çalışmalarını İstanbul’da sürdüren alt. rock ekibi Vera ile 18 Ocak ’19 tarihinde dinleyiciyle buluşan yeni stüdyo albümü Karşının Hikayesi ekseninde keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Yeni albümünüz Karşının Hikayesi için tebrikler! Nasıl hissediyorsunuz, nasıl geri dönüşler aldınız?

Selamlar, çok teşekkürler. İyi hissediyoruz tabii, açıkçası biz her yeni şarkı, her yeni albüm arefesinde tekrar heyecanlanıyoruz, stres yapıyoruz epey. En sonunda her şeyin yerli yerine oturması, açıp dinlediğimizde duyduğumuz şeyden keyif almamız iyi hissettiriyor. Geri dönüşler de şu ana kadar güzel görünüyor. Tatlı yorumlar, DM’ler, Tweet’ler aldık bol bol. (Gülüşmeler)

Uzunçaların üretim sürecine değinebilir misiniz? Karşının Hikayesi üzerine çalışırken aklınızda neler vardı?

Karşının Hikayesi 2018 yazının başlarında ortaya çıkan bir fikirdi, ancak bir albüm düşüncesinde değildik aslında. Elimizde demo halinde sadece Beyoğlu’nun Canını Almışlar ve Hisar Kahvaltısı vardı. Aynı Mutluluk Reklamı üçlemesinde olduğu gibi bu iki şarkıyı da sırayla tekli halinde yayınlamayı planlıyorduk. Bir takım beklenmeyen olaylar zincirinin ardından diğer şarkıların taslakları da peşi sıra çıktı, bir ay gibi çok kısa bir süre içinde önceki fikrimiz albüme evrildi. Parçalar bu kadar hızlı çıkınca da diğer yapımlardan farklı bir düzenleme ve kayıt stratejisi denemek istedik; Canberk’in yazdığı davulları Arel ve Dünyacan ilk kez davul kayıtları esnasında duydu örneğin, aynı şekilde Dünyacan’ın bas partisyonlarını da Canberk ve Arel ilk kez kayıtlarda duydu. Yani üçümüz kendi enstrüman düzenlemelerimizi birbirimize sormadan, uyum sağlamaya çalışmadan, uzun uzun provalar almadan yazdık. İlginç, deneysel bir tarafı da vardı yani bizim için. Aslında oldukça riskli bir yöntem tabii.

Önceki kayıtlarınız Boş Zamanlar ve Bir Yangın Var ile karşılaştırdığınızda Karşının Hikayesi’ni diskografinizde nasıl konumlandırıyorsunuz?

Aslında bizim diskografimiz 2012’de yayınladığımız Vera EP ile başlıyor. Parça sayısına göre bölümlere ayrılmak bizim hikayemiz için çok doğru sayılmaz. 2012’de yayınlanan Vera EP beş şarkıdan oluşuyordu. Be The Band Müzik Yarışması’nda henüz yenice ikinci olmuştuk, yirmi yaşların başındaydık, çocuktuk. Heyecanlı ve renkli bir ilk adımdı bizim için. 2013’teki Boş Zamanlar, Gezi sonrası evde hiçbir şey yapmadan oturduğumuz boş zamanlarımızda, evin salonunda kaydettiğimiz bir ara albümdü, önceki parçalarımızın akustik versiyonlarından oluşuyordu. Bir Yangın Var ise hayatımızdaki en önemli noktalardan biridir.

[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/album/4IcJcKU9XHvXAFW61UwM1V”/]

Yalnızca güzel bir albüm olarak bakamıyoruz Bir Yangın Var’a, çünkü müzik ve düzenleme algımızı, hattâ hayata bakışımızı etkileyen iki değerli prodüktör Tarkan Gözübüyük ve Cihan Barış işin içindeydi. Hattâ hemen ardından gelen üçlemenin ve sonrasında bu albümün prodüktörlüğünü Arel’in üstlenmesi, tüm düzenlemeleri, kayıtları kendi kendimize yapabilmemiz bizce Bir Yangın Var’da öğrendiklerimizin sonucudur. Karşının Hikayesi de, Karşının Hikayesi işte. (Gülüşmeler) Tamamen bağımsız, bir plak şirketi desteği de olmadan ortaya çıkan bir yapım. Şarkı yazarlığı ve kayıt aşamasından albüm kapağına, logo tasarımına, hattâ yakında yayımlanacak olan ilk video klibin senaryo yazımı ve yönetmenliğine kadar her şeyini kendimizin yaptığı bir albüm. Çok yorucu. Tabii ortaya çıkan şeyin keyfi tarif edilemez. Her albümde olduğu gibi Karşının Hikayesi’nde de üzerimize yapışan duygular, anılar da var elbette.

— — —

“Çok uzun zamandır beraber olmamızın büyük bir avantajı var. Birbirimize hiç danışmadan çok uyumlu ama bir yandan da özgün melodiler yakalayabiliyoruz.”

— — —

Son stüdyo albümünüz Bir Yangın Var 2016 yılında dinleyici ile buluşmuştu. Üç yıl sonra yeni bir albüm çıkarmak size nasıl hissettirdi? Ekip olarak soundunuzun bir dönüşüm geçirdiğini düşünüyor musunuz?

Evet düşünüyoruz ve aslında bu değişimin Mutluluk Reklamı ile başladığını düşünüyoruz. Bir önceki yanıtta da üzerinde durmuştuk; Mutluluk Reklamı işin prodüksiyon tarafını da ele aldığımız ilk parçaydı, sonra gelen tüm yapımlarda tecrübe ve yetkinliğimiz üzerine eklenerek ilerledi. Sound özelinde konuşmak gerekirse, Mutluluk Reklamı’nın soundunu tasarlarken tek bir albümü örnek aldık; Stone Temple Pilots’ın 1999’da yayımlanan No:4 albümü. Saklanır Nisan’da aynı teknik dengeler üzerine Woody Allen’ın Midnight in Paris soundtrack kaydında aldığımız tadı eklemeye çalıştık. Kahve Nevresimler, önceki iki örneğin karışımı gibi bir şeydi. Karşının Hikayesi de sound olarak aslında önceki üçlemenin devamı gibi. Ağırlıklı olarak grunge etkisi hissediliyor, açılış şarkısı Sokaklar da bunun en açık örneği olsa gerek. Tabii şarkıdan şarkıya farklı tatlar giriyor işin içine. Saklanır Nisan sounduna daha yakın şarkılar var örneğin ya da tamamen synthesizer deneyi diyebileceğimiz bir şarkı var. Hattâ albümün adını da o şarkı veriyor.

Özellikle de Markiz, Burgaz’dan Dönerken, Beyoğlu’nun Canını Almışlar ve Hisar Kahvaltısı şarkılarınızda İstanbul’a dair yaşanmışlıkları incelikli ve samimi bir dille aktarıyorsunuz. Şarkılarınızın dinleyicide yarattığı hissin ötesinde, İstanbul sizin için ne ifade ediyor? Vera’nın İstanbul’unda neler saklı?

Biz liseden bu yana beraber çalan, Denizli çıkışlı bir grubuz. Ama tabii ki İstanbul’un –her memleketinden ayrılıp buraya gelen insanda olduğu gibi- üzerimizde derin bir etkisi var. Hayatımızın aklımız ermeye başladıktan itibaren en büyük tecrübelerini, mutluluklarını ve yenilgilerini bu şehirde yaşadık. Beyoğlu’nun yavaş yavaş mahvolmasını gördük, Burgazada’da rakı içtik, güney kampüsten aşağı sallanıp Hisar’da kahvaltıya oturduk. Markiz’in pastane halini, kendi tatlılarını göremedik çünkü çoktan kapanmıştı, ama lokanta haline rast geldik tabii. Açıkçası İstanbul’da herkesten farklı şeyler yaşadığımızı düşünmüyoruz, bu kentte herkes aşık oluyor, yalnız kalıyor, yeniliyor, öfkeleniyor, sarhoş oluyor, vesaire. Hisler ortak zaten, biz yaşananları en yalın, en samimi haliyle aktarmaya çalışıyoruz. Bu yüzden ‘işin aslı başka’ diyemeyiz, işin aslı tam da dinleyicinin hissettiği gibi.

Son zamanlarda en çok hangi müzisyenleri/grupları dinliyorsunuz? Belirli bir favoriniz var mı?

Dünyacan tarafında bu aralar The Reign of Kindo ön plana çıkıyor. Canberk’te Sedef Sebüktekin ve Hozier ikilisi önde. Arel’in önerilerinde Nothing But Thieves ve uzun süre dinlemeyip sonra tekrar canının çektiği Stone Temple Pilots şarkıları var.

Bir parçası olduğunuz Türk alternatif rock cenahının gelişimi hakkındaki görüşlerinizi almak isterim. Bir müzik sahnesini ülkeden bağımsız ele alamayız elbette. Bu bağlamda günümüz Türkiye’sinde müzik yapmanın engelleyici bir yönü olduğunu düşünüyor musunuz?

Çocuk olduğumuz ’90’lar, ’00’lerin başları zaten şu an bile imrenerek dinlediğimiz rock şarkılarıyla, alternatif şarkılarla dolu. O zamanlar çok daha az grup kafayı kaldırabiliyordu tabii. Streaming’in tahtı almasıyla çok daha fazla şarkıya erişim mevcut ve halâ çoğunluğu işini layıkıyla yaptığını, iyi şarkılar ve yaratıcı denemeler duyduğumuzu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Müzikal tarafla ilgili bir sorun görünmüyor. İş tarafı ise bambaşka. Türkiye’de müzik yapmanın, daha doğrusu yüzü batıya dönük müzikler yapmanın önünde her zaman engeller vardı; gerek ülkeyle, gerek endüstri şartlarıyla ilgili.

Endüstri şartları hızla değişiyor; sonuçta bir single, bir albüm yayımlamanın son ayağı bir siteye tıklamaya kadar indirgendi artık. Ancak ön plana çıkmanın kolaylaştığını düşünmüyoruz, daha demokratikleştiğini belki belirtebiliriz. Eskiden endüstride söz sahibi insanları etkilemek gerekiyormuş. Siyah ya da beyaz gibi ya albüm çıkarır ve var olursun ya da çıkaramazsın, dağılırsın. Bugünün şartlarında seni dinleme ihtimali olan milyonlarca karar merci var. Dinleyiciyi ne kadar etkilersen o kadar koyu grisin.

Vera’nın ilerleyen zamanlarda müzikal yolculuğu nasıl olacak? Bizi bekleyen yeni projeler ya da netleşen konser tarihleri var mı?

Önümüzdeki günlerde albüm konserlerimiz olacak. 23 Mart Cumartesi Cemiyet İstanbul’dayız. 4 Nisan Perşembe Antalya’da HollyStone’da çalacağız. Ertesi gün de Denizli Route var, 5 Nisan Cuma. Diğer konserleri ve tüm gelişmeleri Twitter ve Instagram adreslerimizden duyuruyoruz. Kesinleştikçe oralarda olacak her şey. Bir de iki klip gelecek albümden. Bir senaryolu, bir de konser videosu. Videoları bir an önce bitirmek için de var gücümüzle çalışıyoruz. Herhalde konserlerden önce en azından biri yayında olur. Mayıs – Haziran gibi de bu defteri kapatıp yeni bir tekli planımız var. Ama şarkı yok şu an ortada, önce onu yazmak lazım. O yüzden tarih konusunda da kesin konuşmamak lazım. (Gülüşmeler)

Comments are closed.