“İstanbul’da müziğin yarattığı etkiyi hissediyorum”

Röportaj|

İskandinavya’dan Efterklang, yakın arkadaşları Tatu Rönkkö ile İstanbul’da ikamet ediyor bir süredir. Şehirdeki provalarda ürettikleriyle iki gece üst üste gerçekleşecek bir deneysel konser davetinde bulunmuşlardı. Bunlardan ilki dün akşam Salon’da gerçekleşti. Eğer kaçırdıysanız henüz hiçbir şey için geç değil. Deney bu akşam da tekrarlanıyor. Dün konser öncesi ekipten Casper Clausen’le bir araya geldik ve planladıkları yeni projeden İstanbul izlenimlerine kadar kendisine birtakım sorular ilettik.

Öncelikle tebrikler. Dün Twitter’da Liima adında yeni bir proje duyurdunuz.

Teşekkürler, Tatu Rönkkö bizimle beraber bir süredir. Liima, onu da aramıza katarak başlattığımız bir proje. Bu isimle ilk konserimiz İstanbul’da olsun istedik, resmi açıklamayı buradayken yapmamızın bir sebebi de bu.

Liima şimdiden bir gelişme, Tatu Rönkkö ise uzun süredir sizinle birlikte. Ekip olarak onunla nasıl bir iletişiminiz var?

Yaklaşık iki buçuk sene önce tanıştık Tatu’yla. Beraber çalmaktan ve birbirimizi tanımaktan ziyade daha fazlası oluştu aramızda.

Geçen ay Ankara’da sahne aldınız. Birçok kez de İstanbul’a uğramışlığınız var. Neler kaldı tüm o konserlerle ilgili aklınızda?

Babylon’daki konserimiz çok güzeldi. Hatırlıyorum. İstanbul’da ilk kez 2008’de Indigo’da çalmıştık. İstanbul ile aramızda her zaman özel bir bağ vardır, çünkü şehri çok seviyoruz. İstanbul’daki ilk performansımızda dinleyicilerin çok heyecanlı ve gürültülü olduklarını fark ettiğimizde birazcık korkmuştuk doğrusunu istersen. Ancak ikinci çalışımızda sadece müzikle ilgili olduklarını anladık. (Gülüşmeler) Bundan gayet memnunuz artık. Yani burada olmaktan, burada sahne almaktan söz ediyorum. Türkiye’deki dinleyiciler için çalmak keyif verici.

Birkaç gündür ise İstanbul’da provadasınız ve iki gece üst üste bu ürettiklerinizi çalacaksınız. Nereden aklınıza geldi böyle bir projeye girişmek?

Bu proje doğaçlama yapmak isteğimizden doğdu. Liima’ya başlamadan önce, Efterlang’ta birçok kez sahne aldık Tatu’yla ancak onunla birlikte esas aklımızda olan şey birlikte deneysel işlere dâhil olmaktı. Bu proje tamamıyla müziği doğaçlama olarak gerçekleştirebilmenin mantığına dayanıyor. Daha önce yapmadığımız bir şeyi yapmaya bu yüzden karar verdik. Çalışmalarımızı bilgisayara kaydedip düzenlemeler yapıyorduk zaten. Bunu bir de sahnede yapmayı planladık bu defa. Bu fikir daha yoğun, yaratıcı ve yeniydi çünkü. Bu 5 gün boyunca beraber çaldık, beğendiğimiz ritimleri kullanıp parçalar çıkardık ortaya.

Efterklang’tan bir soru: Son albüm Piramida üzerinden 3 yıl geçti. Yeni bir albüm için ne gibi planlarınız var? Efterklang şu an ne durumda?

Şu anda birçok projemiz var ve değişik şeyler yapmak istiyoruz. Ne yapmak istediğimizi planlıyoruz. Bu yaz çıkacak bir opera projemiz var örneğin. Bazı şeyleri kayıt altına alacağız elbette. Bildiğin üzere insanlar genelde stüdyoda bir şeyler çıkmasını istiyor, ancak bir albüm olmayacak yakın süreçte. Hala ne yapacağımızı ve ne yapmak istediğimizi düşünüyoruz. Bazen değişik, experimental işler yapalım düşüncesi daha ağır basıyor. Bakalım, zaman ne getirecek.

Görsellere, video klip çalışmalarına ayrıca özen gösteren bir ekip Efterklang. Sizce müzik ve görsellik arasında nasıl bir bağ var?

Eğer doğru müziğe doğru görsel açıyla yüklenirsen güçlü bir etkileşim yaratmış olursun. Bazen ikisi beraber güzel giderken, bazen de birbirlerine zıt ilerleyebiliyorlar. Müzik bir özet gibidir, bazen bir ton ritim tek bir görselle eşleşebilir. Efterklang’ta yaptığımız müzikler bir şekilde görsellerle eşleşebiliyor ki bunun için çok düşünmüyoruz açıkçası. Bir boşluk hâsıl oluyor ve bu gerçekleşiyor. Sonuç olarak yalnızca müzikle uğraşmanın dışında değişik yapılarla çalışmayı da seviyoruz. Tüm bunlardan ilham alıyoruz şüphesiz.

Klişe soru kontenjanından hakkımı kullanmak istiyorum. Soru şu: İskandinavya’nın müziğiniz üzerinde ne gibi etkileri var?

Hayır, iyi soru bu. (Gülüşmeler) Bir o kadar da zor üstelik. Tıpkı her yörenin geleneksel çalgıları olduğu gibi bizim de var. Sizde de olduğunu biliyorum. Ama gerçek şu ki, biz kendi enstrümanlarımızı sizinkiler gibi kullanmıyoruz, çünkü itiraf etmeliyim, o etkiyi hissedemiyoruz. Burada sokak müzisyenlerini dinlerken “İşte bu İstanbul” diyebiliyorum. Bu şehirde müziğin yarattığı etkiyi hissediyorum örneğin. Biz ise sadece müzik yapıyoruz, İskandinavya ya da başka etkilerden uzakta sadece üretiyoruz, neyi beğeniyorsak onu yapmaya çalışıyoruz. Hepsi bu. Müziği kontrol etmek ya da tanımlamak gerçekten zor bu anlamda, bilirsin.

Provada seni bekliyorlar, çok uzatmadan son soruya geçiyorum. İstanbul’dan, Türkiye’den takip ettiğin herhangi bir müzisyen, ekip var mı?

Baba Zula’yı takip ediyorum. Şu İstiklal’de dolaşırken denk geldiğim sokak müzisyenlerine bayılıyorum. Selda’nın (Bağcan) büyük bir hayranıyım ayrıca. 70’lerin Türk psychedelic müziğini beğeniyorum. Türk Müziği yakından takip ettiğim akımlardan biri.

Comments are closed.