Bugün Joaquin Phoenix’in doğum günü. 28 Ekim ’74 tarihinde Porto Rika’da dünyaya gözlerini açan kült aktör kırk altıncı yaş gününü kutluyor.
Beş çocuklu ailenin üçüncü üyesi o. Yokluk içindeki ailesiyle birlikte Porto Riko’dan Birleşik Devletler’e kaçak yollarla bir gemiye binip göç etti. Tek odada yedi kişiyle yaşadı. Para kazanmak için yetenek yarışmalarına katılıp performans sergiledi. Annesi NBC televizyonunda çalışmaya başlayınca kendisini bir anda Hollywood filmleri için çocuk oyuncu keşfeden ajansın içinde buldu. Önüne çıkan fırsatları çok iyi değerlendirdi.
“Keskindim. Kazanmak zorunda olduğum bir savaştaydım, seçmelerine girdiğim reklamlarda, filmlerde tercih edilen ben oldum” diyecekti sonradan. Kendisi gibi oyuncu olan ağabeyi River Phoenix 1993 yılında, henüz 23 yaşındayken hayatını kaybetti. Joaquin “Ben erken büyüdüm” derken bu ölümün acısını vurguladı hep. River’ın ölümüyle yarım kalan Dark Blood filmi yıllar sonra Joaquin’in seslendirmesiyle tamamlandı, vizyona girdi ve Joaquin “İyi oldu, hoş oldu ama ben tekrar onu ilk kaybettiğim halime, o acı çukuruna düştüm” dedi.
Joaquin Phoenix özellikle milenyum sürecinden bu yana etki gücünü artırmayı başardı ve Hollywood perdesinin üst düzey yapımlarında başrolü üstlendi. Zengin oldu, dünya çapında şöhrete kavuştu ama kendi sözleriyle çocukluğundaki dünyasını unutmadı ve asla içindeki çocuğu kaybetmedi. Kırk altıncı doğum gününde usta oyuncuyu selamlıyoruz ve kapanışı onun sarsıcı bir röportajıyla yapıyoruz: “Açık konuşayım. Ben Tanrı’ya inanmıyorum. Ölümden sonraki hayata inanmıyorum. Ruha inanmıyorum. Ben hiçbir şeye inanmıyorum. Eğer onları mutlu edecekse insanların kendi inançlarına sahip olmasının tamamen doğru olduğunu düşünüyorum ama bu inanç arayışı bana göre oldukça saçma bir fikir.”