Gökçe Kılınçer müzik kariyerini adım adım paylaştığı single çalışmalarıyla sürdürüyor şu sıralar. Londra’da yaşayan müzisyene ulaştım ve son dönemdeki hisleri, gelecek planları ve müziğe dair görüşlerini aldım.
Öncelikle merhaba. Başlangıcı şuradan yapmak istiyorum: Yeni bir şarkı paylaştınız. Ortaya çıkan kaydın sizde yarattığı hissi merak ediyorum.
Öncelikle beni ağırladığınız için teşekkür ederim ve merhaba. Evet, yakın zamanda iki şarkı yayımladım, ancak şimdiden sonraki parçaları çıkarmayı dört gözle bekliyorum. Şarkılarımdan herhangi biriyle rezonansa girenlerden sık sık hoş sözler alıyorum. Bu bir demet çiçek almak gibi. İçten. Yaptığım müzikler takdir gördüğünde çok mutlu oluyorum ama takdir almak için bunu yapmıyoruz. Görüyorsunuz ya, müzik bir yaşam arkadaşıdır. Kitap okumaktan, arkadaşlar edinmek, fotoğraf çekmek veya tuvalleri boyamaktan hoşlanıyorsanız. Müzik de böyledir.
Aşkınla Ben’in oluşum süreci nasıl gerçekleşti?
Bu çok basit bir şarkı. Üç enstrümandan oluşuyor. Belki de dört. Şarkımı gitarda çaldım ve aynen böyle kaydettim. Birkaç gün sonra bazı bateri ve bass gitarlar kaydedildi. Güzel bir ritim oluştuğunu hissettim ve devam etmeye karar verdim. Alt yapıyı bitirdik ve yeni versiyon üzerine tekrar şarkıyı söyledim. Her zaman daha fazla enstrüman koyabiliriz, ama günün sonunda prodüktörümle her zaman tuhaf bir oyun oynarız. Gitar kanallarını, yaylıları, diğer enstrüman kanallarını çıkarmaya başları. Şarkı çökene kadar. O zaman neyin gerekli olup olmadığını daha iyi anlayabiliyoruz. Neredeyse her seferinde bir kaç enstrüman çıkarıyoruz. İyi bir prodüktörün, zaman içinde sıkıcı olabilecek unsurları bilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Gökçe Kılınçer’i bir şarkıya götüren çıkış noktaları neler? Chris Martin “Hayatın her anı hakkında şarkı yazabilirim. O buna değer” demişti. Siz ne dersiniz?
Bu gerçekten kuralları olmayan bir şey. İnsanların şarkıları mümkün olan her şekilde yazdıklarını duydum. Bazen birlikte yazan insanlar vardır. Bazıları yalnız bırakılmalıdır. Bazıları yazmaya zorlanamaz ve bazıları bir şarkı gerektiğinde teslim edebilir. Gereksinim duyduğunuz sürece hayatınızın her anı hakkında bir şarkı yazabileceğiniz doğru. Benim durumumda hepsi gitarımla harcayacak vaktim olduğunda ve yalnız olduğumda ortaya çıkıyor. Kendi dünyamda olmam gerekiyor. Gürültü yapabilmem gerekiyor ve zaman baskısı olmadığını bilmeliyim. Başka bir şekilde yazmak beni hayli rahatsız ederdi. Yoğun ve hassas bir süreç ama daha önce de söylediğim gibi bu sadece benim yöntemim.
Sound olarak spesifik bir döneme ait ritimlere ve vokal tavrına ulaşıyorsunuz. Bu da sıradanlaşan ve aynılaşan mevcut pop cenahında size özgün bir konum veriyor. Özgün olmak ya da farklı bir kayıt ortaya çıkarmak sizin için ne kadar önemli?
Soundumuzun ne olduğunu biz ne isek “o”nun belirlediğini düşünmek isterim. Görünüşe göre ruhlarımız her birimiz için farklı seslerle yankılanıyor. Bu yüzden sadece bir ticaret olarak müziği denemiyorsanız birçok soundu dinler ve sizi en çok hoşnut eden şeyi seçersiniz. Sürecin sonunda “sonik ruhunuz” sizin için tüm seçimleri yapacaktır. Ortaya çıkan ses, sonik olarak kendinize benzeyen bir şey olmalı.
Şu sıralar yurt dışında yaşıyorsunuz sanıyorum. Orada gördükleriniz, duyduklarınız, tanık olduğunuz insanlar ve tüm o “yabancı” hayat sizi bir müzisyen olarak ne yönde etkiliyor?
Londra’da yaşıyorum ve burası başka bir yer. Bu temelde çok farklı kültürlerden gelen katkılardan kaynaklanmaktadır. Bunun elbette ki müziğinize küresel yansımaları olacaktır. İngilizlerin “geçen haftaya” kadar çok büyük bir imparatorluğu olduğunu söyleyebiliriz. Tarihte bir yüzyıl bir ay gibi. Sınırlar var. İnternet bu sınırları yok etti ve bence bu iyi bir şey. Kendimi bir dünya vatandaşı olarak tanımlamaktan mutluluk duyarım. Seyahat etmeyi ve gittiğim her yerde evde hissetmeyi isterim.
Müzik dışında ya da müzikle aranızda köprü olabilecek ve size yaşadığınızı hissettiren şeyleri merak ediyorum.
Sevilmek ve birini sevmek, ablamla telefonda saatlerce herhangi bir şey üzerine konuşmak, açık alanda bir köpekle oynamak, güneşi tenimde hissetmek, whisky, dün veya yarın hakkında düşünmeden anın tutkulu mutluluğuna dalmak.
Türkiye’de alternatif / görece bağımsız güzergahta ilerlemenin kendine has zorlukları olduğu muhakkak. Sizin açınızdan bu zorlukların ilk sıralarında neler bulunuyor?
Bu soruya cevap verebilmem için zorluğun ne olduğunu anlamam gerekiyor. Daha büyük bir kitleye ulaşma? Yüzünüzün daha sık TV’de görünmesi? Yahut müziğinizin tüm radyolarda çalması mı? Hayatımız hayatlarının her saatinde yapmaktan zevk almadıkları şeyleri yapmak zorunda kalan insanlarla dolu.
[spotifyplaybutton play=”https://open.spotify.com/album/2PqeW99qzsoCx6txRpsRqe?si=yUZDKDL0SOCk1-e67B9qeg”/]Bir sistem içinde yaşıyoruz ve sistem bize bunu dayatır. Hayatta kalmak için kitlesel olarak göç etmek zorunda kalan milyonlar var ve bunun en yüksek rakamlara ulaştığı bir dönemdeyiz. Zorluklar hakkında konuşmamız gerektiğini düşünmüyorum. Çünkü zorluk yok. Bu yaptığınız keyifli bir şey.
— — —
“Tüm bunları düşündüğümde, müzik yapabildiğim için kendimi yeterince şanslı hissediyorum. Bir şikayetim olduğunu söyleyemeyeceğim. Şöyle düşünmek isterim ki müziğin kendisi benim ödülüm ve sonuçlarını geldiği gibi kabul etmekten memnunum. Gerçekten hissettiğim şey bu.”
— — —
Yeni bir albüm için planınız var mı? Yakın gelecekteki ilk adımınız ne olacak?
Bir süredir ikinci stüdyo albümüm üzerinde çalışıyorum. Umarım gelecek yıldan önce dinleyicilerimle paylaşabilirim.
Sorularım bu kadardı. Bize katıldığınız için teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim. Sevgiler.