Alt. pop tavrının ikonu haline gelmiş olan altmış altı yaşındaki Kim Gordon, debut çalışması olan No Home Record’da grubu Sonic Youth günlerinden olan en kaliteli işlerini kendi yorumuyla harmanlayıp ortaya güzel bir çalışma çıkartmış.
Kim Gordon, Sonic Youth’da çıkarttığı muazzam işleri burada da devam ettiriyor. Lakin bunu yaparken dinleyicisini yormaktan da hiç çekinmiyor. Örneğin açılış parçası olan Sketch Artist’in sesi bozulmuş yaylıya benzeyen tınılarını sevebilirsiniz. Bir başkasına da bu durum oldukça yorucu gelebilir. Kendi adıma henüz açılış parçasını dinlerken yoruldum, hatta sıkıldım diyebilirim. Onu takip eden Air Bnb parçasında ise Kim basit tabirle kendine geliyor ve sert gitarlarla bezenmiş bir müzik ziyafeti sunuyor. Kendi janrası özelinde belki de yapmış olduğu en iyi işlerden bir tanesini kulaklarımıza ve bilinçaltımıza net bir şekilde kazıyor. Solo uzunçalarındaki vokalleri her ne kadar Sonic Youth’daki gibi olsa da göz ardı edemeyeceğimiz yenilikler de var. Gordon bu yeniliklerin ilhamının bir kısmını Cardi B’nin Bodak Yellow isimli parçasından almış. Albümde karşımıza zaman zaman hip-hop ve rapten esinlenilmiş beatler de çıkıyor. Bunun en net örneği ise Cookie Butter’da ve nispeten Murdered Out parçasında görülüyor. Aslında Gordon ve tabii ki Sonic Youth hip-hop ve rap beatlerine pek yabancı değil. 1993 yılında Judgement Night filminin müzikleri için Cypress Hill ile bir araya gelmişlerdi ve ortaya da I Love You Mary Jane isimli bir parça çıkmıştı. Cookie Butter’a direkt olarak bir hip-hop şarkısı diyemeyiz lakin ilhamını bu müzik türünden aldığı çok net bir şekilde belli oluyor. Cookie Butter’ı takip eden Hungry Baby ise yine sert gitar tonlarıyla beraber en az Air Bnb kadar güzel bir çalışma. Earthquake ise ufak shoegazing dokunuşlarıyla dinleyicide güzel duygular bırakıyor. Birazcık hip-hop beatleri, birazcık punk-rock esinlenmeleri Kim Gordon’ın her nerede duysanız tanıyacağınız o pek karakteristik sesiyle birleşince ortaya güzel bir iş çıkmış gibi duruyor. Ama tekrar belirtelim: Albüm genel hatları ile yorabiliyor. 2019’un sonlarına doğru tanıştığımız birçok albüm gibi bu da alelade dinleyebileceğiniz bir çalışma değil. Bunu pozitif anlamda söylüyorum. Kompleks soundlar ve sözler arasındaki köprüde ne olup ne bittiğini anlamak isteyenler için güzel bir tecrübe olabilir. Toparlamak gerekirse birkaç kere dinlediğiniz zaman sindirebileceğiniz ve şarkı sözlerindeki metaforları bulup “vay bu da mı varmış” diyebileceğiniz bir eser ortaya konmuş burada. Biz dinleyicilere de bu yorucu yolculuğun tadını çıkarmak kalıyor.