Matt Maltese – Krystal

Albüm Kritik|

İngiliz müzisyen, kalp kırıklığının en acınası anlarını espri ile harmanlayarak muhteşem bir karışım elde ediyor. Bolca empati kuracağınız ama bir o kadar da ana karakter olmak istemeyeceğiniz bir hikaye ile karşı karşıyasınız.

Lo-fi müziğin en ilginç yanı size sonsuz bir huzur getirirken melankolik havası ile sizi aynı zamanda hüzünlü bir duygu durumuna sokması. Muhteşem bir karmaşa ve kafa karışıklığının bir araya gelmesi ile müziğin hiç bitmemesini diliyorsunuz. İşte, tam o anda melankoliden zevk almaya başladığınız an kapıya dayanıyor. İngiliz müzisyen Matt Maltese’nin müziği lo-fi tarzın yansıttığı her türlü duyguyu mükemmel bir şekilde aktarıyor. Foxygen’in yarısı Jonathan Rado (Bilmeyenler için söyleyelim, kendisi indie müziğin Jack Antonoff’u sayılır) imzalı ilk albüm Bad Contestant kalp kırıklığı ve espriyi harmanlaması ile dikkat çekmişti. Geçtiğimiz ay yayımlanan Krystal ile kaldığımız yerden devam ediyoruz. İkinci albüm sendromunun kendisine teğet geçmesinin yanı sıra Matt Maltese tam da aynı yöntemle yepyeni bir tat yaratmayı başarıyor. Açılışı Rom-Com Gone Wrong ile yapıyoruz. İstediği kadını elde edemediğinde hayatının anlamsızlığından yola çıkarak her şeyin neden daha farklı olmadığını sorgulayan bir adam ile tanışıyoruz. Albümün geri kalanı boyunca aynı adamın farklı mekan ve olaylarda aynı duygu durumu ile yaşadıklarına tanıklık ediyorsunuz. Mesela; Tokyo şarkısında bir barda yanına yaklaşan bir adamdan bahsederken bile küçük detaylar hikayenin çatlaklarından sızıyor ve Maltese’nin aynı kadına duyduğu özleme bizi geri götürüyor. “Eğer kalbimi açıp baksaydın çokça kan ve damar görüyor olurdun/Ancak romantik anlamda konuşmak gerekirse sana ait bir yer ile karşılaşırdın.” gibi en yoğun anlarda bile espri size eşlik ediyor. Bu durum zaman zaman acınası ve rahatsız edici bir hâl alsa dahi Matt Maltese samimiyeti asla bırakmıyor. Jupiter kaydında “Sana yakın olmak için ağzındaki ülserin bile olurum.” dediğinde ya da Curl Up and Die şarkısında “Yürüdüğün yola taptığım bile olmuştu.” ile açılışı yaptığında Matt Maltese ile birlikte gerçekten evde kıvrılıp benliğinizi bir kenara bırakmak istiyorsunuz. Duyguları size abartı gelmiş olsa bile şarkılarının sözlerini yolda herhangi birine yer soruyormuşçasına sıradan bir şekilde dile getirmesini göz önünde bulundurarak Matt Maltese’nin müziğinin samimi olduğunu düşünüyorum. Sonuçta en büyük kalp kırıklıklarının yaşandığı anlarda insanın kendine acıması da aslında küçük bir komedi. Paralelinde bu durumla dalga geçebilecek cesareti olduğu için takdir ettiğiniz kişi de yine Matt Maltese’nin tam kendisi.

Comments are closed.