Metronomy – Metronomy Forever

Albüm Kritik|

Metronomy’nin altıncı albümü Metronomy Forever 13 Eylül’de yayınlanmıştı. Doğum günümdü, bu yüzden sabah vapurda ilk iş kendime bir hediyeymişçesine dinlemeye başladığım albüm ne yazık ki bir hayal kırıklığıydı.

Bu yazının başına oturana dek varlığını unuttuğum, bir daha dinlemediğim Metronomy Forever’ı tekrar tekrar tekrar dinliyorum, olmuyor! Summer 08’den sonra şeytanın bacağını kırdı derken, müthiş bir albümün yolunu gözlerken, grup bize vasat bir sound ve ayrıştırıcı olmayan, zamanın müzik trendlerine kendini fazlaca kaptırmış bir albümle yeniden merhaba diyor. On yedi şarkılık bu albümü dinlemeye başladığımda üçüncü şarkı Insecurity’ye kadar herhangi bir ses, söz bende farkındalık uyandırmıyor. Insecurtiy’de beni tutan şeyse büyük ihtimalle çok basit bir ritim ve synth üzerine okunan, yine bir çocuk şarkısı olabilecek “Bana bu yaptığından nefret ediyorum, bebeğim göremiyor musun” basitliğinde sözler. Salted Caramel Ice Cream’de sekiz-bit seslerle ama bu defa daha zengin bir vokalle, yine aynı şarkı kurgusuna denk geleceksiniz. Aslında albümün genel yaklaşımı da bu: Tekrarlayan çok basit ritimler, bolca elektronik sesler, çok basit sözler. Lying Low, Driving gibi aralara serpiştirilen elektronik denemeler grubun kapıldığı sentetik rüzgarı güzel özetliyor aslında. English Riviera‘dan beri müzikte teknolojik gelişmeleri takip ettiklerini, bilgisayar müziğine meraklı olduklarını biliyorduk. Ama aradan geçen yedi yılda Metronomy’nin bu ilgisinin biraz klişe ve denemelerinin de biraz çağın gerisinde olduğuyla şahsen yüzleşiyorum. Derken birden hikayesi olan, sakin, enstrümanın vokali, elektroniğin akustiği ezmediği Upset My Girlfriend çalıyor mesela. Daha önce hiç duymadığımız tarzda bir Metronomy şarkısı. Albümde şarkılar arası bağlantı zayıf, bir konsept yok. Kapağını gördüğünüzde saykadelik sesler bekliyorsunuz ama aslında bu daha çok bir dans albümü. Tabi sizi beyninizden vurup dans pistine sürükleyecek şarkılardan söz etmiyorum, daha ziyadesiyle arka plan müziği olmaya uygunlar. Metronomy’yi altıncı albümünde hala soundunu yenileme peşinde, farklı bir şey denemek konusunda heyecanlı olduğunu görmek güzel. Ama bu albüm haklı olarak artık bir kabuğundan çıkma, bir ustalık albümü bekleyen dinleyiciyi tatmin etmeye yetecek gibi değil. Bu albümdeki toyluk beni çok şaşırtsa da, çok sevdiğim birkaç şarkısı ve izlediğim iki harika konseriyle Metronomy’nin bende hala kredisi var. Daha güçlü bir enstrümantal alt yapı, sağlam şarkı sözleri ve ruhu olan şarkılarla yeniden doğacaklarını ümit ediyorum, hepsi bu.

Comments are closed.