Rock yıldızı olmak birçoğumuzun hayalidir. Gece kulaklık kulağımızdayken yastığa başımızı koyduğumuzda zihnimizde canlanan, binlerce kişiye verdiğimiz bir konserken bunu inkar edemeyiz. Günümüzde layıkıyla bir rock yıldızı olan çok az insan var. İşte onlardan biri Pete Doherty.
2014’te Tayland’da rehabilite olduktan sonra kendini en büyük tutkusuna yani müziğine adadı. Önce ikonik grubu The Libertines’le bir albüm çıkardı. Hemen ardındansa altı ay yaşadığı Hamburg’da kaydettiği şarkılardan oluşan ikinci solo çalışmasına kavuştuk. Pete değil de Peter Doherty adına yayınlanan Hamburg Demonstrations albümü on bir şarkıdan oluşuyor. Açık sözlülük, gitar tınıları ve bildiğimiz Peter Doherty çizgisinde ilerliyor. Bu albüm için “Müziğe bağlı kalan bir tutkuyla on beş yıl boyunca biriktirilen şarkıların çarpıcı bir derlemesi” desek yanlış olmayacaktır. Tek sorun bu uzun sürecin çalışmada meydana getirdiği kopukluklar ve kaydın içindeki tamamlanmamışlık hissi. Hamburg Demonstrations, Brighton Rock romanından ilham alınarak oluşturulan Kolly Kibber şarkısıyla başlıyor. Albümde edebiyat ve müzik arasındaki duvarı yıkan tek şarkı bu değil. Ona A Spy in The House of Love eşlik ediyor. İki şarkı sanatın dille ya da müzikle fark etmeksizin nasıl da bireyi sarstığının en büyük kanıtları. Yine de önceden duyduğumuz ama daha yeni bir albümün çatısı altına yerleştiren Flags From the Old Regime’in gölgesi altında kaldılar. Amy Winehouse anısına yapılan bu şarkı Dohetry’nin kendi deyimiyle “Ruhu çıplak bırakmak ve ortaya koymak” gibi… İki yönlü olan bu çıplaklıkta bir yanda bizim sert adamın dostu hakkındaki düşüncelerinin saydamlığı var, diğer yandaysa kendine bu kadar benzeyen bir kadınla yüzleşmesi. Tüm bu hesaplaşmaların yanında bir de The Libertines’in solistinin aşk tecrübelerini anlatan iki bölümlük şarkı I Don’t Love Anyone (But You’re Not Just Anyone) var ki dinlenince kulağına bu şarkıdan sözler fısıldamak istediğiniz insanı hatırlatacak size. Albüm kapanışınıysa geçmiş ve günümüzü bağlayan She is Far ile zirvede yapıyor. Tüm bunlara baktığımızda kafası karışık bir adam var sanki karşımızda. Neyi hangi sırayla anlatmak istediğini tam olarak bilmiyor. Bildiği tek bir şey var bu da ona yeter: Müzik yapmak.