Robert Plant – Carry Fire

Albüm Kritik|

“Eskiyle yeniyi karıştırmalıyım” diyor Robert Plant son uzunçaları Carry Fire’ı tanımlarken. Albümde Led Zeppelin günlerinin ve sonrasındaki solo kariyerinin mirasıyla folk rock ve Amerikan blues tınılarının yanı sıra Ortadoğu ve Kuzey Afrika ezgileri arasında gezinen sanatçı dinleyiciye taze bir sound vaat ediyor.

Robert Plant’in rock ‘n’ roll şarkıcılığı ve frontmanliği alanında adeta ders niteliğindeki performansları ve kayıtları çok eskide kaldı. Şimdi sesini çıkabileceği en yüksek notalara çıkarmaya ve her albümünde bir öncekinin üstüne çıkma hedefini gütmeye gerek yok. Zira onun artık kimseye kendini kanıtlamaya ihtiyacı yok. “Kimseye uyması için yazmıyorum şarkılarımı. Sadece kendi moduma uyması için yazıyorum” diyen rock ‘n’ roll tanrısının dilediği şekilde şarkı yapmaya hakkı var. Altmış dokuz yaşındaki sanatçının görmüş geçirmişliği ve bilgeliğinin izleri Carry Fire’ın her yerinde kendini gösteriyor. Stairway to Heaven‘ın sözlerini hatırlatan doğu ezgileriyle süslü romantik The May Queen albüme enerjik bir başlangıç yaparken The Rover benzeri ağır riffleriyle dinleyiciyi Physical Graffiti günlerine götüren rock şarkısı New World… ile yolculuk devam ediyor. Dinleyicinin melankolik ve tatlı bir aşk şarkısı olan Season’s Song’u dinlerken “my love” sözlerinin en çok Plant’in fısıltılı sesine yakıştığına kanaat getirmesi muhtemel. İsmini Donald Trump’ın sınırlar ve mültecilerle ilgili sözlerinden alan Carving Up the World Again…a wall and not a fence’te ise güncel sorunlara değiniyor Plant. Bu şarkı ayrıca leziz bir Ortadoğu müziği etkili gitar solosu barındırıyor. Albümdeki tek cover olan 1950’lerden bir rockabilly şarkısı Bluebirds Over the Mountain’de Plant’e The Pretenders vokalisti Chrissie Hynde eşlik ediyor. Plant’e albümde destek veren tek kişi Hynde değil. Keep It Hid ve A Way With Words’de Massive Attack’ten John Baggott ile iş birliği yapan şarkıcıya ayrıca tüm şarkılarda grubu The Sensational Space Shifters eşlik ediyor. 2014’teki Lullaby and… The Ceaseless Roar’dan sonra çeşitli müzik türlerini aynı potada erittiği bir albümle dönen Plant hâlinden epey memnun gibi: “Ben hayatım boyunca son derece şanslıydım. Kendi keyfimin ortasındayım. Başka bir şeye ihtiyacım yok.”

Comments are closed.