HICCUP 2015 yılında ortamlarda tezahür etmeye başladığından beri elektronik müzik için işler artık eskisi gibi değildi. Onların yaptığı şey bir taraftan bizim çok iyi bildiğimiz ve fazlasıyla dinlediğimiz şeylere benziyordu, diğer taraftansa elektronik müziğe çalınan canlı davullarıyla sentetik “club müziği” algımızı alaşağı edip onu daha da organik bir boyuta taşıyordu.
Eğer bu bir çeşit techno ise zengin çocuklarının bacak aralarından, eğlencelerinden ve tekelinden bıkıp usanmış, yüzünü çoktan Peyote ve Arka Oda’ya çevirmiş, diğer türlere fazla heyecanlanmamış ve dahası gözünü alternatif sahneye dikmiş türden yeni bir şeydi. Grup sadece bizi şaşırtmakla da kalmadı üstelik. Kısa sürede yabancıların gözlerini üzerine çevirdi ve hatta soluğunu yurt dışında da aldı. Biz de Maelstrom, Noir at Blanc ile alternatif kanadın deneysel kulvarını başka bir boyuta taşıyan yetenekli iki ismi; Mustafa ve Mert ile yeni EP’leri Radiance şerefine bir araya geliyor ve 2007’de başlayıp devam eden arkadaşlıklarından, ortak projelerine ve Avosync maceralarına uzanan sıcak bir sohbet gerçekleştiriyoruz. (Röportaj: Nazan Elverişli)
Yollarınız nasıl kesişti?
Mert: Sanırım 2007’ydi. Mustafa benim bir konserime gelmişti, ilk karşılaşmamız orada oldu. Sonra ikimizin de üye olduğu bir forum sitesinde sohbet ettik bir müddet. Mustafa’nın tek kişilik projesi EXEX’e dâhil olmam, o zamanların hikâyesi aslında. İnternette paylaştığı işleri dinlemiştim. Sonrasında olaylar gelişti diyebilirim. Aynı sene İstanbul’a geldik. 2010’da da Mustafa’nın kaydetmiş olduğu albümü canlı çalma fikri ile başka arkadaşlar katıldı ekibe.
Mustafa: Mert’in o zamanlar çaldığı Tributeband’in konserini izlemeye gitmiştim bir keresinde. Opeth çalıyorlardı, bu benim için büyük olaydı o zamanlar. Sonrasında internetten mesaj atıp tebrik ettim Mert’i ve mesajlaşmaya devam ettik, tanıştık, stüdyoya girip biraz takılmışlığımız bile var. Mert’in ve benim İstanbul’da olduğumuz dönemde Expression Express proje olarak vardı zaten ve hatta Bandcamp’te yayınladığım bir albüm de bulunuyordu, ikinci bir albüm üzerinde de çalışmaya devam ediyordum. Gruba başka arkadaşlarımız daha dahil oldu, albümün canlı performansı üzerinde çalışmaya başladık ve olaylar gelişti.
Bir önceki projeniz Expression Express’i neden askıya aldınız peki?
Mert: Canlı çalmak istiyorduk, EXEX’i canlı icra edebilmek için kalabalık bir ekibe ihtiyaç vardı. Bayağı organize etmek gerekiyordu o kadar insanı. Belki de projeye karşı motivasyonumuz kalmamıştı. Gerçekten üzerine hiç düşünmedim bu zamana kadar.
Mustafa: Çok detayına girmeyeyim ama fazla meşakkatli ve biraz da hasta işiydi proje. Bilgisayar operatörü, glassharp falan vardı enstrümantasyonda ve altı kişiydi grup. İdame ettirmek çok güçtü. Bir yerden sonra inceldiği yerden koptu açıkçası ve ben de idame ettirmek için ekstralara daha az gireceğim, insan idare etmek gibi şeylerle debelenmeyeceğim bir müzik yapmaya karar verdim. HICCUP üzerinde çalışırken Mert de dahil oldu projeye.
Deneysel müzik niçin bu kadar ilgi alanınıza giriyor?
Mustafa: Yani bir insan neden Cola ile ve Fanta’yı karıştırmayı dener veya bisikletinin orasını burasını modifiye etmeye kalkarsa, bunlar da benzer motivasyonlar bence. (Gülüyor) Merak ediyorsun, değişik bir şey yapmak istiyorsun ve bunu yapmak inan bana çok eğlenceli.
House müzik club’larda daha ön plandayken, sonraki projenizde techno’ya yönelmek sizce de çok sakıncalı bir tercih değil miydi?
Mert: HICCUP olarak devam etmeye başladığımız andan itibaren club soundu ya da club’ta müzik yapma fikri motivasyonumuz hiç yoktu, hala da yok. Mesela HICCUP’ın ilk albümü IGNIGHT daha çok rock temeli olan bir albüm. Sadece nasıl canlı çalarız, nasıl bir albüm yapalım vs. üretim sürecinin öncesinde bu tarz şeyler konuşuyoruz genelde, bazen de hiçbir şey konuşmadan kendi kendine başlayan bir sürece dönüşüyor. Çıkardığımız her albüm bir diğerinden daha farklı tınlıyor, bence bu çok normal bir şey. Çünkü sürekli yeni şeylerden etkileniyoruz.
Mustafa: Yani global bakarsan bu işe, şu sıralar techno müzik yapmak çok sakıncalı bir durum değil esasında. Beatport’ta techno şu an ikinci en yüksek sayıda chart’lanan janra. Ama dürüst olmak gerekirse zaten sakıncasına falan bakmadan kendiliğinden gelişen bir durum oldu. House müziğe veya fantezi müziğe daha fazla heyecanlansak onu yapıyor olurduk. Zaten janra babında çok da bir bağlılığımız ve tutarlılığımız olmadığını düşünüyorum.
Expression Express’in metal ve progressive gibi türlerden beslendiğini düşünürsek bu tercihi yaparken yani techo’yu tercih ederken sizce müzikal hırslarınız mı, bakış açınız mı yoksa işin ticari boyutu mu değişti?
Mert: Benim için hiç planlı değildi. Bazı projeler, bir hedef doğrultusunda başlayabiliyor ki bu çok normal. Aksine biz hep sürecin içinde başka bir süreç, onun içinde başka bir süreç, süreç içerisinde süreç yaşadığımız için, otobüste birden uyanıp, geldik mi? hissini yaşıyorum ki hala da öyle.
Mustafa: Bu dümen kırış niye diye soruyorsun sanıyorum. Birincisi, bahsettiğim gibi kişisel olarak grup müziğinden illallah etmememin bir etkisi var. İkincisi de müziğe inisiye olma yıllarım diyebileceğim dönemdeki ilk uğraşılarım hep elektronik müzikle olmuştu, o yüzden çok da uzak değildim esasında bu müziğe ve aklımın bir kenarındaydı hep elektronik bir şeyler yapmak. Ticari kaygılara ise hiç sıra gelemedi. (Gülüyor)
Canlı davullar fikri nasıl gelişti peki?
Mert: HICCUP’ın oluşum süreciyle eş zamanlı olarak. Bütün her şeyin başlangıç noktası Venüs Müzik’ti diyebilirim. 2014 yazı. Mustafa’nın daha o zaman HICCUP ismi falan yokken, uğraştığı birkaç parça vardı. Bana dinletti, çok beğendim. Parçaların üzerine davul çalmak istedim. Kulağa hoş gelmeye başlayınca üzerine biraz daha gittik, stüdyoda çok vakit geçirdik ve eğlendik.
Mustafa: O da deneme usulü oldu açıkçası. Tekrarlı müziğe canlı çalınan davullar ekleme fikri ilginç geldi. Örneğin dört vuruşluk dönüp duran bir kickdrum’ı birinin ayağıyla çalıyor olmasının farklı bir enerji ve biraz da müziğe organiklik getireceğini düşündük ve denedik. Özellikle ilk performanslarımız, bayağı ilginçti ve enerji olarak yüksekti de.
Sizi diğer techno gruplarından ayıran en önemli özelliğin bu olduğunu söyleyebilir miyiz? İşin bu canlı kısmını HICCUP’tan çıkarınca, geriye ne kalıyor?
Mert: Elektronik müziğe canlı davul fikri, söylemesi bile keyifli. Ama tam da yeni set-up’ta acaba davulsuz bir şeyler mi denesek dediğimiz anda bu soru hakikaten gol oldu. (Gülüyor)
Mustafa: Yani bu davul durumundan dolayı bizi bir techno grubu olarak anmaya bile insanların dili gider mi bilemiyorum.(Gülüyor) Canlı kısımdan kastın davullar ise, iki sene önce falan sormuş olsaydın deneysel posası kalıyor derdim ama zaten bir de davulsuz bir canlı set-up kurma niyetimiz var önümüzdeki günlerde, çaldığımız zaman görüceğiz bakalım geriye ne kalıyormuş. (Gülüyor)
Yeni EP’niz Radiance’in üretim süreci nasıl geçti? Önceki işlerinizle EP arasında nasıl bir fark ya da yakınlık var?
Mert: Üretim süreci bu EP için çok çok hızlı gelişti. Benim askere gitmeme epey az kalmıştı. Buluşmadan önce ikimizin de fikirleri vardı. Öncesinde de nasıl bir şey yapalım diye konuşuyorduk zaten aramızda. İstanbul’a geldiğimde uygun olan her yerde parçalara baktık. O kadar hızlı çıktı ki parçalar, hatırlamıyorum bile ne oldu ne bitti. Önceki işlerle arasında en önemli fark, bence Mustafa’nın bu EP’yi muazzam mikslemesi. Sound olarak biraz daha agresif, hipnotik, dinamik ve tempo olarak daha hızlı bir EP oldu önceki işlerimize göre. Benzer yanı da, aslında aynı üsluptan çıkıyor. En azından Mustafa’nın üslubunu ben çok iyi anlıyorum. Bambaşka bir şey yapsa da yaptığı her işe rengini veriyor o. (Gülüyor)
Mustafa: Önceki işlerimizle janra olarak değil de tarz olarak bayağı benzeştiğini düşünüyorum, yani işte ufak tefek benzer hınzırlıkları ve parçaların duygusuyla aynı ellerden çıktıkları belli oluyor. Mert’le oldukça hemfikiriz bu konuda.
EP’ye ve albümlerinize yurt dışından gelen ilginin buradakinden daha fazla olmasına nasıl bakıyorsunuz peki? Bu durumu techno’nun yurt dışında alıcısının daha fazla olmasına bağlayabiliriz sanırım!
Mert: Dışarıdan güzel tepkiler almak sevindirici tabii ki. Avrupa’da techno müzik epey trend, endüstrinin bir parçası. Fakat Türkiye’de de bu müziğin tarzını takip eden iyi bir dinleyici kitlesi var bence.
Mustafa: Sevinçle karşılıyoruz durumu karşılamasına da insan ister istemez üzülüyor bir yandan da. Ben senin ne kastettiğini çok iyi anlıyorum ama burada da bu müziği hakikaten sevip takip eden insanlar olduğunu düşünüyorum ve bu kitle hiç de öyle azımsanacak gibi bir kitle de değil, hatırı sayılır bir çoğunluktalar yani.
Personal Space’in kurucularındansınız, Avosync’in ortağısınız. Alt label kurma ihtiyacını neden hissettiniz ya da daha doğru bir deyişle, Avosync ne zaman bir zorunluluk haline geldi sizin için?
Mert: Personal Space Records, Venüs Müzik ile Revolters’tan Serhat Erman’ın birlikteliğinden doğan bir oluşum. O zamanlar herkesin içine doğan bir fikirdi bu, sık sık sohbeti geçerdi aramızda. PSR, Cem’in, Mustafa’nın ve Serhat’ın sıkı çalışmasıyla bir senede çok güzel bir yere geldi, çok güzel albümler çıktı. Şahane işler de yolda bildiğim kadarıyla. Avosync de aslında benzer kaygılardan ve motivasyonlardan doğan bir oluşum. Her müzik tarzının farklı bir scene’i, farklı üslupları ve promosyon stratejileri var. Label’ların özelikle son yıllarda tür etrafında şekillenmesi sebebiyle elektronik müzik tarafını başka bir yerden yürütmeye karar verdik. Kuruluşumuzdan bu zamana kadar Avosync bünyesinden 10 tane albüm çıktı.
Mustafa: Elektronik müziğin dinamikleri, dünyası, network’ü, PSR’da yayınladığımız müziğinkinden çok farklı takdir edersin ki. Zaten kaçınılmazdı, ikinci albümle bir yerden başlamak lazım dedik ve başladık.
Gelecek planlarınız neler? Ep yayınlandı, askerlik bitti, en yakın konser tarihleri belli oldu mu peki? Ne zaman izleyebileceğiz sizi?
Mert: Bu aralar daha çok kendi etkinliklerimize odaklanmış durumdayız. 11 Mayıs Cuma günü Peyote’de Avosync label gecesi düzenliyoruz. Orada sahne alacağız. Önümüzdeki aylar için de yakınlarda netleşecek birkaç proje üzerinde çalışıyoruz. MONA Booking Agency ile ortak olarak Circle.8 adında bir event serisi başlatmıştık. Fırsatını bulduğumuz ilk anda ona tekrar girişeceğiz. Daha önce yaptığımız geceler çok güzel geçti, devamını getirmek istiyoruz. Halihazırda kaydettiğimiz yeni bir EP’miz de kenarda köşede duruyor. Uygun zamanda da onu yayınlamayı planlıyoruz.