“ŞARKILAR MÜZİKLE ANLATILAN HİKAYELERDİR”

Röportaj|

Murray Lightburn ve eşi Natalia Yanchak öncülüğünde kariyerini sürdüren Montreal merkezli The Dears 11 Şubat akşamı Salon İKSV’ye konuk oluyor. Yirmi yılı geride bırakan köklü ekibin vokalisti Lightburn ile konuştum.

İstanbul’dan selamlar. Umarım her şey yolundadır tüm ekip için. Yeni turnenizin detaylarıyla başlayalım derim. Moskova, Berlin, Cardiff ve elbette İstanbul gibi kentlere uğrayacaksınız. Hazırlıklar nasıl gidiyor?

Önümüzdeki konserler için mükemmel bir parça listesi hazırladık. Parçaları seçmek her zaman zordur. Bu yüzden biraz havalı bir yol bulmaya çalıştık. Bizi dinleyenlerin de hoşuna gideceğini umuyoruz.

Daha önce birçok kez size ağırladık. Aklınızda yer eden herhangi bir hatıranız var mı İstanbul ile ilgili? 

Aslında bakarsan Türkiye’ye olan ilk ziyaretimiz kişisel olarak çok özeldi. Natalia ikinci çocuğumuz için hamileydi. İstanbul ziyaretimizden sonra Türkiye’yi gezmek için birkaç hafta daha kaldık. Bu zaman dilimi bizim adımıza çok farklıydı.

Montreal’de, yani evde müzik yapmak nasıl bir duygu?

Çok doğal hissettiriyor. Nadiren evden uzakta kayıt yapıyoruz. Orada, yani evinde hayatta kalması daha kolay ve sanatınla uğraşırken dikkatini dağıtacak fazla bir şey yok. Biraz garip gelebilir ama aynı zamanda ilham verici.

Montreal’in size diğer şehirlerden farklı olarak sunduğu şey tam olarak nedir?

Bir yazar olarak benim için bu çok kişisel bir durum. Benim yaptığım şey bu ortamdaki hatıralarımı kendi kişisel anlatımımla çizmek. Umarım bu da bizim olanı diğerleri ile bağlantılı hale getirebiliyordur.

Birçokları tarafından Kanada’nın indie rock sahnesinin en önemli parçası olarak görülüyorsunuz. Ne dersin buna? 

İlk başladığımızda her şeyin özgün ve özel olmasını istedik. Bu çok hırslı bir plandı. Kanada rock tarihinde değerli görülmek… Bu harika bir şey ama bu aynı zamanda bizi hızlı bir şekilde yoldan da çıkarabilirdi. Neyse ki hala buradayız.

Son albümünüz Times Infinity Volume One dört yıllık sessizliğinizin sonrasında Eylül 2015’te yayımlandı. Bu albümle ilgili neler hissettiniz?

Yeni çalışmalarınızı dünya ile paylaşmak her zaman biraz acı ve biraz tatlı hissettirir. O his daha çok tatlıdır aslında.

Times Infinity Volume One öncekilere kıyasla nerede duruyor?

Şu anda bunu söylemek çok zor. Bunu The Dears’in başka bir zamanına köprü olarak görüyorum. Geçen yıl grup olarak yirminci yılımızı kutladık ve diğer bir yirmi yıl için de hazırız. Neden olmasın? Bu çoğunlukla eğlencelidir. Bence içinde bulunduğumuz an zamanı keşfetmeye devam etmek için bir fırsat. Bundan dolayı sıradaki albümümüzü yayımladığımızda bu soruyu tekrar sorabilirsin.

Sanırım Times Infinity Volume Two isimli yeni uzunçalar için her şey hazır. Albümün tam olarak ne zaman çıkacağı belli mi?

Kesinlikle bu yıl.

Senin de az evvel dediğin gibi yirmi yılı geride bıraktı The Dears. Geriye dönüp baktığında müziğinizin dönüşümü ve gelişimine dair bize neler söylersin? 

Son zamanlarda geçmişe fazlasıyla bakmak zorunda kaldık. Müziğin ne kadar tuhaf olduğu her zaman şaşırtıcı bir olgu. Yenilikçi olmasından bahsetmiyorum. O çoğu zaman sadece tuhaf. Yaptıklarımıza baktığımda çoğu zaman gurur duyuyorum. Daha farklı olabilir miydi? Dürüst olmam gerekirse daha farklı olmasını isteyeceğim bir şey yok.

Son yirmi – yirmi beş yıl içinde yaşanan teknolojik yenilikler sence alternatif müzik alanında nasıl yankı buldu?

Biz başladığımızda MP3 ya da Torrent gibi şeyler yoktu. İlk kayıtlarımızı kasetlere kaydettik. Yıllar geçtikçe ortaya çıkan yeniliklere adapte olmaktan başka seçeneğimiz yoktu. Bu böyledir. Ya adapte olursun ya da solup ölürsün.

Söylediğin gibi müziğe ulaşma kanalları çok hızlı değişti. Bir albüm ya da herhangi bir şarkıyı dinlemek artık an meselesi. Sektördeki tüm bu gelişmeler hakkında neler düşünüyorsun?

Kişisel olarak bir şeyler üretip çabucak yayımlamanın harika bir duygu olduğunu düşünüyorum. Bana kırk beş rpmlik kayıtları basıp direkt olarak yerel radyo istasyonlarında çalmaları için gönderdiğimiz günleri hatırlatıyor. Şu anda yaklaşık üç düzine kadar Dears şarkısını sadece akustik gitar ve vokalle kaydettik. Düzenlemelerini tamamladıktan hemen sonra da kendi internet sitemize koyduk. Bu tamamen eski radyo günlerindekine benzer bir duyguydu.

Bir röportajınızda “Artık hiç kimse iyi bir şarkı sözü yazarı derdinde değil. Buralarda bir Janis Joplin daha olmayacak.” diyorsunuz. Yeni şarkılar ve yeni albümler için en büyük motive kaynağınız nedir?

Sanırım o sözü Natalia söyledi. Şarkılar müzikle anlatılan hikayelerdir. Anlatılacak çok sayıda hikaye var. Hikayeler hayatlarımızı çoğunlukla zenginleştirir. Kendi hikayelerimizden ve başkalarının hikayelerinden çok şey öğreniriz. Bu bir çeşit birbirimizle iletişim yoludur. Hikayeler bizi güldürür, ağlatır ya da merak ettirir. Bu özümüzü ve içten gelen bağlarımızı korur ki bu da insan olmanın en güzel yoludur. Bizi motive eden şey işte tam olarak bu.

Comments are closed.