İngiliz indie pop grubu The xx beş yıllık aradan sonra yayımladığı I See You albümüyle yeni yılın ilk günlerinde müzik dünyasına güneş gibi doğdu ve 2017 umutlarımızı yeşertti.
I See You grubun 2009 çıkışlı aynı adlı ilk uzunçaları ve 2012 tarihli ikinci albümü Coexist‘ten çok mu farklı? Evet, kesinlikle. “The xx iyi de sanki kendilerini tekrarlıyor gibi” diyenlere tokat niteliğinde bir cevap. Yine güçlü bas beatleri var, yine duygusal ama bu sefer daha olgun, daha coşkulu, daha egzotik. Jamie xx etkili albümde grup, tropical house türüne göz kırpıyor. Bunu albümün açılış şarkısı Dangerous’taki eğlenceli korno seslerinde de yakalayabiliriz, Lips’in altyapısında da. Bir diğer yenilik de soundlarını sample’larla zenginleştirmeleri. On Hold şarkısında ’80’lerden bir Hall & Oates parçası I Can’t Go For That (No Can Do) sample’ını duyabiliyoruz mesela. O yüzden birden dans edesiniz gelirse şaşırmayın. Önceki albümlerinde duygularının yeni yeni farkına varan, bunları açığa vurarak en kırılgan taraflarını gösteren karanlık ama huzurlu bir The xx varken I See You’da daha cesur, kendiyle barışık ve hiçbir şeye, hiç kimseye aldırmaksızın dans eden bir The xx var. “I couldn’t care less / If they call us reckless” diyerek bu tavrını belli ediyor daha ilk şarkıda. İlk iki albüm siyah ve gri tonlarındaysa bu albüm tıpkı bir gündoğumu gibi pembe ve turuncu. Arada gri tonları da var elbette. Sözler yine samimi, yine duyguları mükemmel bir şekilde tarif ediyor. Yirmili ya da otuzlu yaşlarda birinin günlüğünü okuyorsunuz adeta ve ne kadar benzer duygular hissettiğinize şaşırıyorsunuz. “I’ve been a romantic for so long / All I’ve ever had are love songs” Sanki ben yazmışım I Dare You’daki bu sözleri. The xx tek kelimeyle modern. Günümüz müziğini üreten, şekillendiren ve ilham veren nadir gruplardan biri. Bu albümle bunu bir kez daha kanıtlıyor. Böyle icra edildiği sürece indie rock tavrında pop müziğe doğru evrilmesine, biraz dans ettirmesine hiçbir itirazım yok. Eğer 2017 böyle başlayıp devam edecekse hiç bitmesin.