Unut gitsin

Göz|

Mafyanın içine sızıp onu içten yok etmeye çalışan FBI ajanı filmlerini ya da mafya ile amansız bir savaşa tutulmuş mücadele eden FBI ajanı filmlerini izlemişsinizdir. Sıfırdan zirveye tırmanan mafya patronlarının filmlerini de eklemeliyim. Daha önce yüzlerce film bu acımasız İtalyan-Amerikan caddelerinde dolaşmıştır. Sayısız hikâye bu aşina olduğumuz caddelerde hayat bulmuştur ama 1997 yapımı Donnie Brasco filmi için bir parantez açmak istiyorum.

Onu diğerlerinden farklı kılan mafya ile polisin keskin zıtlığı ya da mekanikleşmiş ölüm makinesi mafya ile ezeli düşmanı FBI ajanının katı ilişkisinden çok daha farklı bir hikâyesi olmasında. Burada bir yakınlaşma söz konusu.

Donnie Brasco da türevleri gibi acımasız bir mafya ordusu ve onu bitirmeye kararlı bir polisle perdeyi açıyor açmasına ama bu sefer hiçbir şey siyah ve beyaz kadar net olamıyor. Mafyanın içinde bulunan bir takım insani yaklaşımlar ile teşkilatın içindeki yalnızca başarıya odaklı, personelinin yaşamını hiçe sayan acımasız tutumlar Donnie Brasco’yu tepetaklak ediyor. Farklı kutuplarda olan her şey iç içe girmeye başlıyor.

Yönetmenliğini Mike Newell’in üstlendiği Donnie Brasco, FBI’ın kuyumcu kimliğine bürünmüş Joseph D. Pistone adındaki yetenekli bir ajanının (Johnny Depp) Brooklynli bir çeteye sızmasını konu alan sürükleyici bir anlatı. Her ne kadar Newell filmi fazla uzatmamak adına Donnie ile çetenin tanışması/yakınlaşması sahnelerini kısa tutup bu açıdan filme zayıf bir halka eklemiş olsa da, senaryonun yazarı Paul Attanasio’nun hissettirmek istediğini izleyiciye kesinlikle aktarıyor.

Örneğin samimiyet. Herkes sadece sohbet eden sıradan insanlar gibi konuşuyor. Bir diğeri ise, filmde iki tarafın mükemmel bir şekilde birbirinin içine geçtiğini gören izleyicinin, hangi tarafı seçeceğinden emin olamaması diyebilirim.

Johnny Depp’i mafyaya sızmak için gizli görev yapan bir FBI ajanı olarak izlerken fantastik filmlerin oyuncusu olmasından ziyade gerçekçi rollere ne kadar yakıştığını fark ettim. Her rolün hakkını elbette veriyor ama gerçekçi rollerde resmen parlıyor. Üstelik bunu Al Pacino gibi bir yıldızın karşısında beceriyor.

Al Pacino… Bu filmde canlandırdığı Lefty Ruggiero rolüyle alışageldiğimiz mafya patronu rolünden oldukça uzak bir kimliğe bürünüyor. Bir kere onu hep görmeye alıştığımız gibi gözü pek, tuttuğunu koparan, başarmak için her yolu mubah sayan çetin ceviz bir mafya karakteri olarak görmüyoruz burada. Sadece bu yönüyle bile bu filmin benzerlerinden ayrı bir yere konulması gerekiyor. Bu beklenmedik karakterin muazzam bir şekilde içine girmeyi başaran Al Pacino ise oynadığı her film gibi bu filmin de üstüne geçen onu başka boyutlara taşıyan eşi bulunmaz bir yıldız. Lefty onun elinde ete kemiğe bürünüyor. Gerçek olaylara dayanan bu hikâye onun sayesinde bizi Lefty’ye biraz daha yakınlaştırıyor.

Lefty… Saygıyla terfi edeceği günü bekleyen ikinci sınıf bir çete üyesi o. Oğluna söz geçirebilmek isteyen, sevgilisiyle hak ettiği hayatı artık yaşamak isteyen, öldürmeyi bir iş olarak görüp üzerinde fazla düşünmemek isteyen bir çete üyesi. Sorgulayınca devam edemeyeceğini biliyor.

Kuyumcu Donnie rolüyle onun güvenini kazanıp çırağı olan Joe Pistone, Lefty’ye bir oğul ve parlak bir gelecek bulmuş gibi hissettiriyor. Lefty kaybeden ya da hiç kazanamayan biri. Çeteye hep yükselme umuduyla hizmet etmiş, emeklerinin karşılığını alamamış ama kaçıp kurtulacak parayı da hiçbir zaman bulamamış beş parasız bir adam Lefty. Mafyanın insan yüzü o.

Donnie, Lefty’nin illegal tarafta yaşadıklarını karşı tarafta kendisinin yaşadığını fark ettikçe Lefty’ye daha da yakın hissediyor. Lefty onu seviyor, ona güveniyor, onu sahipleniyor, ona içini açıyor.

Pistone bütün bu pis işlerden, ses kayıt cihazıyla kaydettiği ve herkesi hapse götürecek bütün çalışmalarından Lefty’yi kurtarmak istiyor. Bunun için hayatını ve mesleğini tehlikeye atıyor. Bu filmde mafya ve polisin birbirine beslediği sevgiyi görüyoruz.

Ayrıca Michael Madsen’ı, Sonny Black kadar vahşi ve anlaşılmaz bulduğumu, Bruno Kirby’yi, Nicky kadar sinir bozucu ve beceriksiz bulduğumu, Anne Heche’yi Maggie kadar güçlü ve şefkatli bulduğumu da eklemeliyim.

Kısacası Donnie Brasco, mükemmel bir oyuncu kadrosu ve Newell ile Attanasio‘nun bu gerçek hikayeyi gerilim, korku, sıcaklık ve vahşetin sürükleyici bir karışımıyla anlatış biçimi sayesinde muhbirlerle ilgili yapılmış en iyi film oluyor bana göre. 

Comments are closed.