Vefatının 17. yılında Cem Karaca’yı anıyoruz

Zaman Makinası|

Elli dokuz yıllık ömrüne onlarca kült şarkı, özgün bir dünya sığdırdı. 5 Nisan ’45 tarihinde doğdu. 8 Şubat ’04 tarihinde öldü.

Yaptığı müziğin temelleri Birleşik Devletler’in orta eyaletlerinde filizlenen rock & roll damarından çıkış alıyordu ama kendisinin de her zaman vurguladığı gibi onun müziği bu ülke topraklarına sımsıkı bağlıydı. O, bir dönemin öncüsüydü. Robert Koleji’nde okumuş bir solcuydu, kendi deyimiyle yoksulun dostuydu.

Darbe döneminde ülkesinden kopmak zorunda kaldı. “Gurbetin acısını dindirecek bir merhem henüz keşfedilmedi. Insan o acıyı kemiklerine kadar yaşıyor” sözleriyle anlattı o yıllarını. 1980’lerin ikinci yarısında ülkesine döndü. Dönemin Başbakanı Turgut Özal’a yakın durmasıyla darbe öncesindeki yakın çevresi tarafından “döneklik” ile suçlandı. Bu suçlamaya bir şarkısında şöyle yanıt verdi:

Ben döneksem döndüm diye memleketime, döndüm ulan döndüm işte oh be.

 

O gerçek bir efsaneydi. Yaşarken fiyakalıydı. Öldüğünde Nazım’ın da dediği gibi yarım kalan bir şarkının acısını toprak altına götürdü. Geride bıraktığı şarkılar, albümler onu bize sonsuza kadar hatırlatacak. Cem Karaca. Seni tüm gücümüzle selamlıyoruz.

Comments are closed.