Zaman Makinası on yedinci baskısıyla karşımızda. Makinamızın bu yeni yolcuğunda kontrol masasını Blue Jean ve Headbang dergilerinin yanı sıra BirGün Gazetesi’nde de yazmış olan müzik yazarı Özgür Yılgür yönetiyor. Eğer hazırsanız şimdi Yılgür’ün kalemiyle tarihin farklı köşelerinden beş albüme doğru yola çıkıyoruz.
Angel Dust – Faith No More
Faith No More’un her dönemini ayrı severim, fakat Angel Dust bambaşka bir albüm benim için. Billy Gould ve Jim Martin ikilisinin muhteşem uyumu ve Mike Patton’un vokal performansını kadar etkileyici çok az şey dinledim. Angel Dust sadece grubun değil, kendi janrının da en başarılı albümleri arasında yer alıyor.
The Dark Side of the Moon – Pink Floyd
The Dark Side of the Moon‘u her dinlediğimde evrenin başka bir noktasını geziyormuş gibi hissediyorum. Her ruh haline dokunan, ufuk açan ve müzik tutkusunu perçinleyen bir albüm bu. Tek yapmanız gereken kontrolü Pink Floyd’a devretmek.
Master of Reality – Black Sabbath
Bugün heavy metal hakkında söyleyecek milyonlarca şeyimiz varsa bunun temel sebebi Black Sabbath. Master of Reality grubun en iyi ya da en sevilen çalışması olmayabilir fakat Black Sabbath’la ilk tanışmamı sağlayan albüm. Bu yüzden bende yeri ayrı.
Mooving Pictures – Rush
Bilim kurguya hayran birinin Rush’tan etkilenecek bir şey bulmaması çok zor. Grubun her albümü keşfedilmeye değer bir şeyler barındırıyor, ancak Moving Pictures bambaşka bir derinliğe sahip. Üst düzey enstrüman tekniğiyle öğretici, hikaye anlatımıyla da ufuk açıcı bir albüm.
Yellow and Green – Baroness
Son yıllarda beni en çok etkileyen grupların başını çekiyor Baroness. Yellow and Green grubun en uysal albümü olsa da, sound’undaki özgünlük ve yoğun atmosferiyle kendini bir adım öne çıkartıyor. Hem huzur veren hem de rahatsız hissettiren bir albüm. 2010’lu yıllarda çıkmış en büyük başyapıtlarından biri.